Geleceği Konuşalım: Medya Antropolojisi

Medya, dijital dönüşümden en hızlı etkilenen alanlardan biri olarak toplumsal yapıyı ve bireylerin haber alma alışkanlıklarını kökten değiştiriyor. Geleneksel medya anlayışı hızla yerini dijital medya platformlarına bırakıyor; bu dönüşümü anlamlandırmak için ise antropolojinin araçları giderek daha önemli bir rol üstleniyor.

Bu bölümde, medya antropolojisi kavramını ve bu disiplinin medyanın hızlı dönüşümünü anlamlandırmadaki rolünü ele alıyoruz. Doç. Dr. Erkan Saka, medya ve dijital antropolojinin kesişim noktalarını, etnografik yöntemlerin medya çalışmalarındaki önemini ve yapay zekânın medya üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde inceliyor. Dijital çağda medyanın yeni yönelimlerini keşfetmek için bu yayını kaçırmayın.

Cüneyt Toros: Yapı Kredi ile Geleceği Konuşalım podcast kanalına hoş geldiniz. Yaşamımıza yön veren konuları konuştuğumuz kanalımızda bugün medya antropolojisi üzerine sohbet edeceğiz. Dijital dönüşümden en hızlı etkilenen alanlardan biri hiç şüphesiz ki medya.

Medyanın çalışma biçimindeki değişimi ve sektörün yapısal dönüşümünü toplumun genelini de yakından ilgilendiriyor. Haber alma konusunda yaşanan yeni trendler hayatlarımızı da biçimlendiriyor. Konu bu kadar önemli olunca süreci anlamlandırmak için antropoloji devreye giriyor ve bu konudaki çalışmalar dünya genelinde de artıyor. Genel olarak kültürel antropolojinin alt dalı olarak kabul edilen medya antropolojisi aslında yaşananları anlaşılabilir bir şekilde bizlere aktarıyor. Kültürel tercümanlık yapıyor. Biz de bugün medya antropolojisi konusunu bu alanda çalışmalar yapan Bilgi Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi Doçent Doktor Erkan Saka ile konuşacağız. Hocam, yayınımıza hoş geldiniz.

Erkan Saka: Hoş bulduk.

Cüneyt Toros: Aslında sizin çalışmalarınızı falan ben kişisel olarak da çok takip ediyorum. Dinleyicilerimiz açısından kendinizi de tanıtabilirseniz onlara ve ayrıca hemen ardından size medya antropolojisi nedir diye sorumu direk ve net olarak sormak istiyorum.

Erkan Saka: Tabii olur. Lisans eğitimim sosyolojide Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji bölümünde yüksek lisansı da orada yaptım. Daha sonra antropolojide doktora yaptım. Rice Üniversitesi'nde Amerika'da, bu arada son sınıftan itibaren zaten böyle antropolojiye daha çok ilgi duyuyordum. Oraya da sonra da doktoraya devam ettim. Şimdi nasıl diyeyim benim gittiğim doktora programı biraz geleneksel antropoloji alanından uzaktı. Hatta böyle postmodern antropolojinin kalbi diye biliniyordu.

Bu da şu demek genellikle hala da popüler kültürde de gündelik hayatta da antropoloji dediğinizde kafanızda böyle daha bir hani ne bileyim kabileler, dördüncü dünya, üçüncü dünya bile değil, öyle bir ortam beliriyor. Ama aslında 70'lerden 1970'lerden itibaren genel olarak antropolojide bir kayış vardı. Şimdi daha sonra anlatacağım şekilde eğitimimde biraz böyle bir antropoloji doktorasına sahip oldum. Her zaman medyaya ilgi duyuyordum. Sonra da iletişim fakültesinde Bilgi Üniversitesi’nde asistan olarak işe başladım. Türkiye'ye geldim sağ çalışması yaparken, şimdi de işte medya bölüm başkanıyım. Artık iki tane şeyim var hem medya hem de antropoloji kimliğim var öyle diyeyim.

Medya antropolojisi nedir?

Cüneyt Toros: Evet, eski bir medya mensubu olarak ben de sizin çalışmalarınızı takip ediyorum. Ayrıca antropolojiye de ilgi duyduğumu bilmenizi isterim. O konuda ayrıca da sorularını soracağım size. Dediğim gibi şimdi bu anladığım kadarıyla kültürel antropoloji başlığının altında mı kabul etmemiz gerekiyor medya antropolojisi?

Erkan Saka: Evet, evet aslında kabul edilebilir. Yani hani böyle çok kabaca bir böyle kültürel antropoloji bir de fiziki antropoloji diye ayrılır. Bir de yani böyle işte Kıta Avrupası ve İngiltere tarafında Britanya tarafında sosyal antropoloji kullanılır. Amerika'da kültürel antropoloji yani bazen sosyal kültürel antropoloji denir. Yani aslında ayrı bir böyle medya antropolojisi ya da başka bir sürü antropoloji de duyacaksınız.

Denmeye bile gerek olmayabilir de ama işte bu dönüşüm antropolojinin dönüşümünde özellikle vurgulamak için biraz belki bir hani bir alt disiplin olarak medya antropolojisi vurgulandı çünkü yani aslında tarihsel olarak böyle birkaç erken çalışma var ama medyaya neredeyse antropologlar hiç ilgi duymamış doğrudan dolayı en azından bildiğimiz modern medyaya. O yüzden bunu biraz vurgulamak için ama hani evet dediğiniz gibi kültürel antropolojinin altında sayılabilir rahatlıkla.

Cüneyt Toros: Nasıl tanımlayabiliriz hocam medya antropolojisi neyi inceler?

Erkan Saka: Ya medya antropolojisi aslında neredeyse epey sosyolojik böyle araştırmalarla örtüşür. Yani daha sosyolojik bir yerden bakar ama burada özellikle antropolojinin en büyük silahı olan etnografiyi, saha çalışmasını kullanır. Yani saha çalışmasını bir şekilde etnografiyi kullanarak medya üzerine yapılan çalışmalara medya antropolojisi denebilir kabaca. Burada önemli anahtar nokta etnografi bazen böyle saha çalışması olarak tanımlanan metoddaki vurgu ise şudur.

Hani bir söylem analizi ya da çok sayıda söyleşi de yapsanız röportaj ya da focus grup ya da başka sayabileceğiniz bir sürü tek tek metod olabilir ama Bunların ötesinde orada biraz daha içeriden bilgiyi almak için daha uzun süre kalarak saha da, tırnak içinde artık burada medyayı saha olarak kabul ediyoruz. Daha farklı bir veri alacağınız var sayılır. Bu da diğer disiplinlerden antropologları zaten ayıran şeydi etnografi. Bunun medyaya uyarlanmasını görüyoruz. Yani genellikle hani söylem analizi çok yapılır ya da içerik analizi mesela.

Bir de işte söyleşiler yapılır ama varsayılır ki bir şekilde siz bu medya platformunun içinde olduğunuz zaman orada vakit geçirdiğiniz zaman daha nitelikli bir vakit bir bakıma katılımcı gözlemci olduğunuz zaman daha farklı bir bilgiye ulaşacaksınızdır. Diğer bilgiler yanlış değildir ama bu şekilde de farklı bir bilgiye ulaşılır diye varsayılıyor.

Türkiye’de medya antropolojisi

Cüneyt Toros: Temel bir metodolojik farkı var burada anladığım kadarıyla. Peki yaptığınız çalışmalardan biraz bahsedebilir misiniz hocam? Medya antropolojisi biraz Türkiye özelinde bir de tabi sadece Türkiye'ye ilgilendirmiyor. Dünyada medyanın bütün sektörlerde olduğu gibi medyada daha hızlı olmak üzere inanılmaz bir dönüşümü var, değişimi var, konvansiyonel medyanın önemini azaldığı artık dijital medyanın ön plana çıktığı hatta her yerde olduğu bir döneme geçtik. Bu süreci biraz anlatabilir misiniz ve yaptığınız çalışmalar ışığında?

Erkan Saka: Medya antropolojisi biraz şanssızlığa uğradı. Tam böyle kendini ifade edebilir ve meşrulaşır hale geldiği zaman dijitalleşme başlamıştı. Haliyle medya antropolojisi yerini çoğu yerde dijital antropolojiye bıraktı. Hatta benim de dersim artık dijital antropoloji bir süredir.

Önce medya antropolojisi diye başlamıştı. Ama şimdi dijital daha yerleşti kavram olarak da. Şöyle aslında özünde aynı işi yapıyorlar ama tabi medya antropolojisi ilk telaffuz edildiğinde o zaman dijitalleşme bu kadar yoktu. Haliyle sonra diğeri daha böyle bir bakıma sexy de geldi. Yani aslında yapılan şey aynı. Yani bir bakıma bir süre sonra belki bu ayrım ortadan kalkacak çünkü zaten dijital olmayan medya kalmayacak şu bakıma. O yüzden hani ben çok böyle üzerine takılmıyorum. Yani dijitali de genelde medya antropolojisi bence daha temsil bir kavram olarak daha güçlü. Yani böyle bir ama hızlı bir dönüşüm yaşandı ve artık hani hala ben de mesela kuruluşundan beri varım bir medya antropolojisi ağı vardır, Avrupa Sosyal Antropoloji Birliği'nin içinde.

Mesela onun adı medya antropolojisidir ama hani bir son seminerlere bakıyorum. Yani yıllardır genelde dijital konular doğrudan doğruya dile getiriliyor. Şimdi burada benim ilk çalışmam daha tam böyle medya antropolojisi adını koymadan doktora çalışmam Türk gazeteciliği ve Avrupa Birliği üzerineydi. Burada tabi bu klasik anlamda saha çalışması hani o işte mitolojik artık efsane bir nitelik taşıyan durumlarda gibi olmuyor. İki yıl gidip bir yerde kalmıyorsunuz. Ben bu dönemde biraz da antropoloji içinde study-up denen biraz da elit bir şeyi çalışmaya çalıştım. Hani gazetecilerden de çok aslında karar vericiler daha nasıl diyeyim elit köşe yazarları, editörler onlarla Avrupa Birliği sürecinin söylemlerinin nasıl üretildiği nasıl alımlandığı üzerine bir şeydi.

Yayılmış bir çalışmaydı hani belli bir yerde konsantre olamadım ama 3-4 yıl içinde işte haber odalarında bulundum. Derinlemesine söyleşiler yaptım. Bu söylemlerin yaratıldığı yerleri ziyaret ettim orada bulunmaya çalıştım bu Ankara'da oldu Brüksel'e de gittim. Bu sayede hani o gazetede çıkan haberin aslında oraya kadar geliş sürecini dinlemeye çalıştım. Belki bu hani fena olmadı ama tabi o zaman bir doktora düzeyindeydi. Sonra belki daha övünerek çalıştığım şey siyasi trollük üzerine oldu. Ben bunu hani etnografik olarak incelemeye çalıştım. Yani acaba arka planda işte bazı hani aktörlerle görüştüm kahvelerde oturdum. Ve sonuçta en azından şunu gösterdim ki bu kadar merkezi bir örgütlenme yok.

Daha descentralize bir yapı var. Yani şöyle söyleyeyim o dönemde hani böyle çok büyük bir şey yaptığımdan değil ama yani bana denk geldi. Genelde söylem hep bir troll ordusu şeklindeydi haberlerde. Aslında hani orduları diyelim yani tek bir merkezi bir şey yok ve gönüllülük daha önemli gibi. Ya da böyle maaşlı bir grup yok tek başına hani küçük küçük gruplar olabilir gibi. Mesela etnografi buna yaradı bu arada. Öyle söyledim örnekli çalışma olarak da.

Dünyada medya antropolojisi

Cüneyt Toros: Peki hocam genel olarak dünyada tabi siz dünyayı da izliyorsunuz. Bu alandaki çalışmalar ne düzeyde ve nereye doğru kayıyor? Yani medya üzerinde soruyorum. Nasıl bir çalışma yöntemi ve hangi konular üzerine çalışılıyor?

Erkan Saka: Şimdi şöyle son dönemlerde tabi bu aslında ne gündem değilse biraz antropologlar da onun üzerine gidiyor. Mesela işte algoritmalar ya da yapay zekâ gibi alanlar hemen antropologların ilgisini çekti. Yani şimdi mesela yüzlerce algoritma üzerine makale göreceksiniz. Ama işte bu algoritmanın nasıl yaratıldığı arka plandaki aktörler, işleyiş süreçleri ve sonuçları bağlamında böyle etnografik gözlemlerin ayrı bir yeri oluyor. Burada antropologlar devreye giriyor. Birkaç tane çok iyi bu işi anlatan var.

Yani ya da ne bileyim mesela bu Predictive Algorithms denen öngörücü algoritmalar polis sistemlerinin de kullandığı. Yani birisi işte Hollanda polisinin kullandığı bu yazılım için cidden 50 tane karakolu geziyor. Ve nerede nasıl kullanıldığına bakıyor ve yani çok da verimli olmadığını ortaya çıkarıyor. Zaten bu uygulama da sonradan terk edildi. Ya tabi yapay zekâ alanında çok ihtiyaç duyulacak gibi geliyor. Çünkü hani gerçekten anlamaya çalıştığımız bir yani teknoloji ve efsaneler de çok barındırıyor içinde. Yani korkular da var, kaygılar da var çok yönlü olarak.

Mesela burada antropologlar daha böyle gündelik hayattan ve nereye evrileceğine dair güzel şeyler bulgularla gelebilirler gibi. Yani bu alanlar dışında tabi bir de şey var artık. Hani corporate anthropology denen alanda da hani böyle büyük teknoloji devrelerinin hemen hemen hepsi antropolog artık istihdam ediyor.

Çünkü orada artık medya kullanımının ileri düzeyde analizi bir de etnografik taraftan çok ihtiyaç duyulan bir şey. Yani anlaşıldı ki hani böyle sırf kantitatif bir büyük veri analiziyle bazı şeyler çıkmıyor ortaya. Bir de böyle işin hani sosyal, kültürel etkilerinin pratiklerini de gözlemlemek, kültürel kodların nasıl devreye girdiğini gözlemek gerekiyor. Orada da medya antropologların iş düşüyor yine.

Antropolojinin iki metodu

Cüneyt Toros: Evet hocam. Peki tam bu noktada ben şöyle özetleyeyim. Benim de algılayabildiğim için aslında burada medya antropolojisi ya da genel olarak antropoloji bizim güncel bazen güncel olmayan ama konulardaki işleyişi, örneğin yapay zekâda insanların anlayabileceği oradaki süreçleri bir hale getiriyor diyebilir miyiz? Yani biz evet algoritmaları görüyoruz. Bunun sonuçlarını yaşıyoruz normal bir birey olarak. Onların yazılım süreçleri daha anlatılabilir bir hale getiriyor. Sizin alanınız anladığım kadarıyla bunu.

Erkan Saka: Evet. Yani hatta burada bir şeydi de kavramda kullanım kültürel tercümanlık yapılıyor aslında. Antropolog tam buna yarıyor. Genel olarak zaten günümüzde antropolojinin iki tane güçlü silahı mı var diyeyim. Bu militarist dilde kullanmak istemiyor ama birisi etnografi metodu. Diğeri de kültür incelemesi. Tabii şöyle kültürü bir sürü disiplin inceliyor ama kültür kavramı başından itibaren antropoloji tanımlayan bir kavram. Yani derdi bu zaten.

O yüzden de nasıl diyeyim şimdi çok hızlı devam eden süreçler yaşıyoruz. Tempo çok yükseldi gündelik hayatta tabi internetin de etkisiyle. Antropoloji biraz yavaşlatıyor bu anlama sürecini ama daha yavaştan buna bakıyor daha uzun süreli. Ama orada işte ihtiyaç duyduğumuz şeyi veriyor bize. Tabii o bakımdan pek belki hemen popüler olmayabiliyor. Yani antropolojik veri zaman da alıyor incelemek. Ama çıkan şeye de ihtiyacımız da var. Bu arada ben diğer bütün bulguları kesinlikle zayıf ya da yanlış bulmuyorum zaten. Hani bu tamamlayıcı bir şey. Bir taraftan da hani böyle bir daha yavaş olarak çalışılmış daha ağır tempolu. Ama işte biz insanlara fanilere böyle tercüman edecek, yapacak bir bilgi türüne de ihtiyaç var. O da antropoloji sağlıyor gibi gözüküyor şu anda.

Medya ve yapay zekâ

Cüneyt Toros: Hocam şimdi medyayı yakından takip ediyorsunuz. Hakim olduğunuzu biliyorum. Şimdi bu alanda nereye doğru gittiğimize dair bir öngörünüz var mı? Yani tabii ki dijital olmadan olmaz. Peki bu yapay zekâ medya tarafına dokunabilir mi ya da önümüzdeki dönemde neler görebiliriz? Yani sizin yaptığınız araştırmalar perspektifinden bir öngörünüz var mı?

Erkan Saka: Yani şöyle ben büyük konuşamıyorum pek. Ama benim öngörüm şu. Yani en azından şunu diyebilirim. Aslında böyle hani iki yıl sonra büyük bir hayatımız tamamen değişmeyecek. Bir devrim olmayacak. Aslında yapay zekâya bakılırsa 70 yani aslında 50'lere kadar kökü gidiyor. 80'lerden itibaren de böyle sıçrayarak böyle bazı şeylerle devam ediyor. Hani bu daha büyük sıçrayışlarla. Aslında zaten geçiyoruz biz yapay zekâyı bir taraftan. Bütün tavsiye motorlarından reklam süreçlerine kadar. Yani makine okuması denen kısım.

Aslında hani yapay zekâyı böyle belki bazı kavramlara ayırırsak, derin öğrenme ya da makine öğrenimi gibi. Aslında daha insanileşiyor. Hani böyle yapay zekâ bize çok ulvi yüksek, ve hani böyle her şeye egemen bir kavram gibi geliyor. Aslında bu insanlığın uğraştığı yani adım adım böyle ilerlettiği bir hani teknoloji. Ve hani belki zekâ kullanımı hani kavramın kullanımı da bir hani yanlış anlamalara yol açıyor. Bir de tabii herhalde popüler kültürün de etkisi var. Yani yapay zekâ üzerine çalışan bilim insanların hiçbirinin kafasında bir terminator filmi yok, bildiğim kadarıyla. Ama işte popüler kimliğe oradan girdi. Ve bize böyle bir yanlış anlama ve kaygı yaratıyor.

Aslında makine zaten gündelik hayatımızda yapay zekânın bazı türleri zaten var. Yani bütün aslında düşünürsek trafik kontrolünden işte havayollarına kadar bir sürü alanda girmiş durumda. Ama bu böyle hani insanın zekâsı gibi bir durum değil. Ha olabilir mi? Bunu hayal edenler de var. Ama genelde söylenen hani yakın zamanda böyle bir şey olmayacak. Yalnızca daha da verimli bir şekilde daha da böyle hayatımızı kolaylaştıracak araçlar üzerinden karşımıza çıkacak. Bu arada tabii ki kaygının belki daha somut tarafı olan iş kayıpları olabilir. Evet yani evet bazı sektörler ortadan belki kalkacak ama genelde yerine de başka sektörler geliyor.

Yani böyle belki işte ne olur hani ne bileyim 40 yıl aynı işi yapamayacağız. Ya da yaparken bile yeni şeyler öğrenmemiz gerekecek ki hani gazeteciliği düşünürsek. Yani artık çoğu medya için hani mesela fotoğrafçı ayrı olmuyor çoğu zaman muhabir hepsini yapıyor. Hani video editingine kadar belki yapıyor. Bunun gibi burada da öğrenmemiz gereken şeyler olacak ama hep yeniden insana ihtiyaç duyuluyor gibi. Az önce bahsettiğim Hollanda Polis Departmanındaki incelemede de şimdi algoritma kullanılıyor. Ortaya bir takım sonuçlar çıkıyor ama polisler bu sonuçları tam anlamıyormuş. Bunlara anlatılabilmesi için yeni bir kadro istihbarat uzmanı diye yeni bir kadro yaratılmış. Ve şimdi bunlar bu sayede her karakolda yeni bir kadro var ve bunlar sonuçları yorumlayarak sahaya çıkacak polise iletiyormuş. Yani yine bir insana ihtiyaç duyuluyor.

Yani o yüzden hani ne bileyim tabii ki kesinlikle hani mesleki düzeyde bazı dönüşümler olacak ama belki de korkulacak kadar değil. Medyada da mesela bazı tekrar gerektiren işlerde mesela kullanılıyor zaten. Hani ne bileyim maç sonuçları ya da hava durumu gibi ya da finansal bilgiler gibi şeyler hani biraz makine okuması ile daha hızlı yapılabiliyor. Ama yani son yıllarda bize gösterdi ki yani gerçekten deneyimli editörlere, gazetecilere ihtiyaç var. Yani belki de o bazı işte emek yoğun tarafı makineye devredip siz tamamen zihin yoğun tarafta işler yapacaksınız. O bakımdan da ben hani ne bileyim genel tabi medyanın çok büyük iş modeli sorunları var şu anda. Ama siz kendinizi iyi donattığınızda gazeteciler bence hep ihtiyaç olacak ve iş modelleri de zaten biraz böyle çıkmaya başladı.

Medya ve kamu hizmeti

Cüneyt Toros: Çok doğru hocam. Hocam biraz şuna da girmek istiyorum tam bu noktada medyayla ilgili olduğu için tamam iş modelleri evriliyor. Benim de mesleğim olduğu için biraz onun üzerinde çok duruyorum. Fakat gazetecinin temel yani biz bu işe, mesleğe başladığımızda temel bir editörlerimiz bize şunu söylerdi bir kamu görevi görüyorsunuz siz. Yani en temel öğretilen şey buydu. Yani kamu görevi görmek. Mesleğimizde bizim temel motivasyonumuz işte halka bilgilendirmek doğru bilgiyi vermek tarafsız olarak vermek gibi. Hani alt kurallarını saymayacağım burada ama temel motivasyonumuz buydu. Şimdi iş dijitalleşiyor olabilir ya da işin şekli değişiyor olabilir. Editorial taraf kendini dönüştürüyor olabilir ama bu kavramda bir değişiklik oluyor mu? Bunu antropolojik olarak soruyorum. Çünkü şundan dolayı yani geldiğimiz noktada 30 yıl öncesiyle bugün arasında bir fark var mı? Türkiye üzerinde sormuyorum bu arada bunu genel medya olarak soruyorum.

Erkan Saka: Yani şimdi aslında bir şey söylemek istiyorum. Biz de böyle anlatıyoruz derste ve hani bunu ben bir yanlışlık görmüyorum. Hani kamuya hizmet meselesi ya aslında medya tarihi de bu çok az görülen bir durum. Yani daha böyle tarihsel açıdan baktığımızda yani böyle etik, ideal bir duruş aslında nadiren olan bir şey. Biz bunu şahsen hani hedefliyoruz. Ümidimiz bu tabii. Ama hani böyle bir ne yazık ki kamu hizmeti bazen oluyor ve bazı durumlarda oluyor. Yine de tabii ki çok güzel örnekler var. Hani o örnekler bence önemli.

Hani bazen kamu doğrudan mesela ne bileyim tabii böyle hani şimdi isim vermeme gerek var mı yok mu bilmiyorum ama gardiyanın bir duruşu vardır ama o da bir politik bir duruştur yine de. Mesele hani bir taraflı olmak değil de taraflı olurken işte ne kadar uyabiliyoruz? Hani bazı temel ilkelere yine de böyle hani o taraftan olmayan bile güvenerek bakabiliyor mu bazı içeriye? Bence önemli olan o öteki türlü hep böyle bir taraflılık durumu olacak. Bu arada şimdi tabii şey var dijitalleşmeyle beraber hani benim de çok bazen heyecanlandım zamanında çalıştım. Hani yurttaş haberciliği gibi çok önemli kavramlar çıktı.

Şimdi ben mesela vallahi açıkçası hiçbir zaman mesela bunu şey olarak görmedim. Hani gazeteciliğe bir rakip olarak ya da alternatif olarak hani profesyonel gazeteciliğe bence bu daha çok birbirini tamamlayacak şeyler olarak gördüm. Yani yurttaşların artık dijital araçlar sayesinde daha çok içerik katkısı sunması güzel bir şey. Bazen hani söylenemeyen şeyleri söylemesi de güzel. Ama bunları değerlendirip, filtreleyip daha hani böyle güvenilir bir metne çevirmek içeriye çevirmek, herhalde gazetecinin işi. Bir editörlük tecrübe istiyor tabii ki. Bir editörlük tecrübesi istiyor. Bunu aslında hani belki ilk anda fark edemedik ama hepimiz şu anda farkındayız bunun.

Bir de şöyle de bir durum oluyor. İnsanlar hani özellikle Twitter bu hani bir haber mecrası olduğu için bakıyorsunuz bir gazeteci her zaman daha çok ilgi çekiyor. Onun o daha çok takip ediliyor. Yani böyle sansasyonel, skandal haberler yapan hani belki bir içerik giren insanlar bir an ünlense bile sonra o ünlülük akıyanmıyor zaten. Evet o yüzden hani bu sürecin bir zenginlik kattığını düşünüyorum ben. Daha çok malzeme var. Bu tabii şöyle bir yük de getiriyor bir taraftan. Hani içerik daha zengin ama yani bence dijital araçlar bu verimlilik araçlarını kullandıkça o dijitali sindirdikçe bir gazeteci için büyük bir nimet bence bu. Hani dev bir içerik var.

O sizin kontrolünüzde böyle artık. Ve hani belki de normalde hani şimdi bu tam da iş modeli krizi varken bir de bu çok önemli. İşte muhabir gönderilemiyor ya da sahadan mesela alamıyorsunuz işte para yok. Bu durumda sahadan olanı siz belli bir filtreden geçirerek kullanabilirsiniz. Bu da bir zenginlik en azından o iş modelleri çözülene kadar en azından bir katkı da sunulacak gibi geliyor bana. Kollektif akla da inanıyorum genel olarak. Hani böyle hobi olarak uğraşan bazı insanlar gerçekten çok güzel yaratımlar yapabiliyorlar. E bunu da medyacı alıp hani kaynak gösterip ya da onunla iş birliği yaparak duyurabilir.

Yani dijital böyle öyle güzel forensik böyle çalışmalar var ki böyle hani vatandaş oturuyor, keyfinden ne bileyim bir takım Google haritası ya da uydu görüntüleri analizi yapıyor. İşte bir olayla ilgili bir takım çıkarımlar yapıyor. Ama her zaman orada biliyoruz ki risk payı var. Orada da bu işin uzmanı son kararı verecek. Ama oraya kadar olan şey önemli güzel bir veri yani.

Cüneyt Toros: Şimdi burada tabii ya gerçekten siz bunları açıkladıkça hani ben de kendimden doğru hani o süreci tekrar kafamda yerleştiriyorum. Çok doğru hocam yani şu anda o kadar çok bilgi var ki ben bile şahsen hani bir konuyla ilgili araştırma yaparken evet belli bir gazetecilik tecrübem var ama yani bunun doğru olup olmadığını teyit etmek falan çok önemli işler artık. Bizim gibi gazetecilerin bir şeyi paylaşırken çok daha dikkatli olması gerektiğini düşünenlerdenim.

Çünkü sonuçta bizim işimiz ve doğru bilgiyi doğru şekilde yaymamız gerektiğini düşünüyorum. Herkes için bu geçerli ama bizim işimiz olması nedeniyle daha önemli. Şu anda bu bilgi inanılmaz şekilde fazla olan bilgide bize yıllar önce söylenen ya sahada çalışmazsan gazeteci olamazsın derlerdi eskiden muhabirlik yapmadan. Şimdi ise artık böyle bir sürecin olmadığını görüyorum. Yani çünkü iyi bir editor, iyi gözü olan biri doğru veriyi bularak da gazetecilik yapabilir. Yani dijitalin belki getirdiği en önemli mesleki açıdan dönüşümlerden biri bu diye düşünüyorum ben. Yani eskiden cebinize jeton koyup telefonda yokken git bunu bana report et, kalemle yaz şey yapmadan editor olamazsın denilme noktasından, bugün farklı bir yere geldik diye düşünüyorum. Bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum.

Erkan Saka: Evet, katılıyorum. Yani şu anda en azından şu tarihsel anda ihtiyacımız var. Yani veri çok üretiliyor. Sizin hani masa başında oturup veriyi incelemeniz lazım. Çünkü herkesin vakti yok buna. Yani burada evet yani ideal olarak ne bileyim sahayı ben hala önemsiyorum. Ama çoğu durumda zaten bu da şeye engel değil. Yine de sahaya çıkabilirsiniz. Ama zaten sahadan bir sürü malzeme geliyorsa önce bunu bunun da değerlendirmesi lazım.

Antropoloji ve tarih

Cüneyt Toros: Evet hocam. Hocam çok keyifli bir sohbet oluyor benim açımdan da şimdi bu antropolojiye döneceğim. Öyle kapatmak istiyorum. Çünkü orada da farklı alanlar var. Tarih ile antropoloji artık sadece tarihçi olmak yetmiyor gibi geliyor. Popüler kitaplara da baktığım zaman ben bilmiyorum o konudaki fikrinizde de duymak isterim. Tarih ile antropolojiyi bir araya getiren kitapların ve eserlerin en azından çıktıkların daha fazla ilgi gördüğünü görüyorum ben. Klasik bir tarih kitabı okumaktansa işte homo sapiens’i okumak daha biraz antropoloji focus kitaplar daha fazla. Bu trend böyle mi sürecek artık antropoloji olmadan tarih olmaz durumuna geldik mi?

Erkan Saka: Yok tam öyle demeyeyim tabii. Yani şöyle hani böyle yani tabii tarihten ne anladığımız da önemli. Yani bu arada çok örtüşen yerler var. Mesela sosyal tarih ya da sözlü tarih gibi alanlar muhtemelen hani okuyucunun yine ilgisini çekecektir. Tabii antropoloji ne yapıyor? Bir hani şey yapıyor. Ampirik verinin üzerine bir teori kurmaya çalışıyor. Şimdi her şey bu tarihten anladığımız dümdüz hani şeyi vermekse, tarihsel veriyi sıralamaksa böyle kronolojik olarak diyeyim hani en abartılı şekilde. Tabii o öyle düz sıralamak yetmiyor.

Bu ne demek bu sıralanmış şey? Onun bir teorisini, bir kuramını geliştirmek gerekiyor. Bir anlam yaratmak gerekiyor. O anlamda tabii antropoloji katkıda bulunuyor. Ama şey diyemem yani tek böyle olacak diye. Ama dediğim gibi mesela zaten sözlü tarih ya da sosyal tarih gibi alanlar zaten böyle antropolojiyle örtüşen alanlar. Ve bildiğim kadarıyla ben de böyle hani yandal gibi tarih okumuştum sosyolojinin yanında. Hani şey böyle o sosyal tarih alanı zaten antropolojik bir gözle çok örtüşüyor. İşte orada daha çok hani kazananların, iktidarın tarihi yazılırken belli bir zamana kadar hani sosyal tarih biraz bunu şeye çekti.

Hani mesela orta çağda bir köyde, İtalyan köyünde gündelik hayat nasıldı? Bununla ilgili çok da az verimiz var. Çünkü onlar belgelenmiş değil ki o zaman. Ama işte biraz böyle sözlü tarihle ya da başka tekniklerle hatta böyle elit metni mesela mahkeme kararları üzerine, engizisyon yargısı üzerinden gündelik hayata dair bir şeyler çıkarılabiliyor. Tabii burada antropolojik teknikler çok yardımcı olmuştur. Çünkü zaten antropoloji tarihinin çoğununda yazılı olmayan kültürlerle inceledi ve ister istemez yazılı olmayan tüm bilgi türlerinden faydalandı. O bakımdan benzer süreçler devam edecek gibi gözüküyor. Zaten anladığım kadarıyla böyle bir antropoloji, sosyolojiyle de çok örtüşüyor. Daha bir gündeme geldi son yıllarda. Hani bir insanların bu anlam sorununa da çünkü bütün bu enformasyon yüklemesinde anlam sorunu yaşıyoruz bir taraftan. Bu anlama katkıda bulunacak disiplinlerden biri olarak antropolojinin de geleceği var gözüküyor yakın zamanda.

Cüneyt Toros: Hocam çok teşekkür ediyorum gerçekten çok keyifli bir sohbet oldu benim açımdan da, verdiğiniz bilgiler için de zamanınızı ayırdığınız için de.

İlginizi Çekebilir

Yükleniyor...
Yükleniyor