Yapay zekâ (AI), otomasyon ve diğer dijital teknolojiler iş dünyasını ve toplumu bir bütün olarak hızla dönüştürüyor. Bu teknolojiler artan verimlilik, üretkenlik ve yenilik gibi birçok fayda sunarken, aynı zamanda bir takım yasal ve etik zorlukları da beraberinde getiriyorlar.
Bu yazımızda yapay zekâ, otomasyon ve diğer dijital teknolojilerin yasal sorumluluklarını ve etik sorunlarını inceleyeceğiz. Yapay zekâ kullanımının etik sınırları, veri gizliliği, otomasyonun iş dünyasına etkileri ve bu teknolojilerin yasal düzenlemeleri gibi konuları inceleyerek bunların iş dünyası ve toplum üzerindeki etkilerini değerlendireceğiz.
Yapay zekâ kullanımının etik sınırları
Yapay zekâ teknolojisi sağlık ve finanstan müşteri hizmetlerine kadar çeşitli sektörlerde verimliliği ve rahatlığı artırma konusunda muazzam ilerlemeler kaydetti. Yapay zekâ kullanımının etik sınırları önyargı, ayrımcılık ve kötüye kullanım potansiyeli etrafında dönüyor. Yapay zekâ ile ilgili bir başka risk de insanların faaliyetlerini onların bilgisi veya rızası olmadan takip edebilme ve izlemek için gözetleme sistemleri oluşturmak üzere de kullanılabilecek olmasıdır. Algoritmalar ve makine öğrenmesi modelleri, dikkatli bir şekilde tasarlanıp izlenmediği takdirde mevcut önyargıları ve eşitsizlikleri devam ettirme potansiyeli taşıyor. Örneğin yapay zekâ sistemlerinde kullanılan taraflı veriler işe alma, borç verme ve ceza adaleti gibi alanlarda ayrımcı sonuçlara yol açabilir.
Dijital istihbarata ilişkin yasal çerçeve, etik kaygıların ele alınması ve bireyleri ve toplumu koruma ihtiyacının etkisiyle hızla gelişiyor. Hükümetler ve düzenleyici kurumlar bu alandaki mevzuatın öneminin farkındadır. Örneğin Avrupa Birliği'nin Yapay Zekâ Yasası, şeffaflık, güvenlik ve etik standartlara uygunluk gibi konuları ele alarak yapay zekâ sistemlerini düzenlemeyi amaçlıyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nde çeşitli eyaletler, yapay zekâ yönetiminin karmaşık ve parçalı doğasını gösteren kendi yapay zekâ düzenlemelerini yürürlüğe koyuyor. Dahası, fikri mülkiyet yasaları, sorumluluk düzenlemeleri ve antitröst yasaları dijital teknolojilere uyum sağlayacak şekilde uyarlanıyor. Bu yasal gelişmeler, inovasyon ile bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin etik ve yasal sorumlulukları arasında bir denge kurmayı amaçlıyor.
Veri gizliliği
Veriler dijital zekânın can damarıdır. Bu nedenle; yapay zekâ, otomasyon ve diğer dijital teknolojilerin ortaya çıkardığı temel yasal ve etik zorluk da veri gizliliği meselesidir. Bu teknolojiler daha karmaşık hale geldikçe, bireyler hakkında çok büyük miktarda veri toplayıp işleyebilir. Bu veriler çoğunlukla hedefli reklam, kişiselleştirme ve gözetim gibi çeşitli amaçlarla kullanılır.
Kişisel verileri toplayan ve kullanan işletme ve kuruluşların, bu verileri korumaya yönelik yasal ve etik yükümlülükleri bulunur. Bu, verilerin yasal bir şekilde toplanmasını ve kullanılmasını, yalnızca toplanma amaçları doğrultusunda kullanılmasını ve yetkisiz erişime, kullanıma veya ifşa edilmeye karşı korunmasını sağlayacak adımların atılması anlamına gelir. Mesela, veri analiz şirketi tarafından Facebook kullanıcı verilerini izinsiz toplayarak siyasi amaçlarla kötüye kullanıldığı Cambridge Analytica skandalı bu duruma verilebilecek en büyük örneklerden biri.
Türkiye’de Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK), Avrupa Birliği'ndeki Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Kaliforniya Tüketici Gizliliği Yasası (CCPA) gibi düzenlemeler, bireylerin gizliliğini korumak için uygulanmaktadır. Bu düzenlemeler; kuruluşların kişisel verileri nasıl topladığına, sakladığına ve işlediğine ilişkin katı kurallar getirmekte ve bunlara uyulmaması durumunda ciddi para cezaları uygulanmaktadır.
Otomasyonun iş dünyasına etkisi
Dijital zekânın yönlendirdiği otomasyon, üretkenliği artırarak ve operasyonel maliyetleri azaltarak endüstrileri dönüştürdü. Ancak bu aynı zamanda işten çıkarma ve ekonomik eşitsizlikle ilgili endişeleri de artırıyor. Otomasyon belirli iş rollerinin kaybına yol açarak iş gücü için yeni zorluklar yaratabilir. Makinelerin insan işçilerin yerini alması korkusu, işletmelerin otomasyonu nasıl sorumlu bir şekilde benimseyebileceği konusunda tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Şirketler, işini kaybetmiş çalışanların yeniden eğitilmesi ve yeniden becerilendirilmesi, çalışanlar için adil bir geçiş sağlanması ve insan-yapay zekâ iş birliği fırsatları sağlanması gibi otomasyonun etik sonuçlarını dikkate almalıdır.
Sonuç olarak, dijital zekâ çağı ortaya çıkardığı yeni bir yaşam tarzıyla beraber yasal sorumluluk ve etiğin de yeniden düşünülmesini gerektiriyor. Toplumsal düzeyde, dijital zekânın etik ve yasal boyutlarının ele alınması, toplumsal uyumun sürdürülmesi için esastır. Bireysel hakların korunması ve yapay zekâ ile otomasyonun avantajlarına eşit erişimin sağlanması kritik hedefler. Ayrıca sorumlu yapay zekâ ve dijital teknolojiler, iklim değişikliğinden sağlık hizmetlerine kadar karmaşık toplumsal sorunların çözümüne katkıda bulunabilir.