Sürdürülebilirlik kavramını hayatımızın her alanında uygulamaya çalışıyoruz. Tüketim şekillerimizi değiştirmemiz ve kaynak verimliliğine duyulan ihtiyaç, kozmetik ve kişisel bakım sektöründe de sürdürülebilirlik kavramını ön plana çıkardı. Peki sürdürülebilir kozmetik neyi içeriyor ve neden sürdürülebilir kozmetiğe yönelmemiz gerekiyor?
Sürdürülebilir kozmetik
Günlük hayatımızda kozmetik ürünleri kullanmaya devam ediyoruz. Kozmetik ürünlerin doğamıza veya insan sağlığına verdiği zararı göz ardı edebiliyoruz. Kozmetik ürünlerde bulunan birçok kimyasal ve toksik unsur hem sağlığımızı tehdit ediyor hem de çevremize zararlar veriyor. Ayrıca kozmetik ürünlerin ambalajları tek kullanımlık olarak üretiliyor ve CO2 seviyesini artıyor.
Sürdürülebilir kozmetik ise hem ürünlerin içeriklerinde kullanılan bileşenlerin doğal olmasını hem de ambalajların geri dönüştürülebilir olmasını destekliyor. Sürdürülebilir kozmetiği destekleyen markalar; kullanılmış ürünlerin ambalajları ve kaplarını iade alarak bu soruna başka bir çözüm yöntemi de ekliyor.
Biyobozunurluk da çevrenin korunmasına katkıda bulunmak için sürdürülebilir kozmetikte giderek daha fazla geliştirilen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Suda çözünemeyen küçük plastik parçacıklar arıtma tesislerinin filtrelerinden kolayca geçerek denizlerimize karışıyor. Deniz ekosistemlerine yönelik potansiyel tehditler nedeniyle biyobozunurluk büyük önem taşıyor.
Kozmetikte kullanılan zararlı kimyasallar
Kozmetikte kullanılan bazı kimyasallar ve maddeler sağlığımızı büyük ölçüde tehdit ediyor. BHA ve BHT gibi sentetik antioksidanların endokrin sistemini bozduğuna dair kanıtlar yayınlandı.
Özellikle deodorant gibi ter önleyicilerde kullanılan alüminyum vücuda girip ter kanallarını tıkıyor. Bu da meme kanseri ve Alzheimer gibi çok ciddi hastalıklara sebep olabiliyor. Kömür katranı boyaları ve formaldehit gibi insanda kansere sebep olan maddeler kozmetik ürünlerde yer alabiliyor.
Sürdürülebilir kozmetikte kullanılan ürünler
Sürdürülebilir kozmetik ise daha güvenli ve etkili bileşenleri kullanmaya teşvik ediyor. Yağ asitleri bunların başında geliyor. Doğal olarak elde edilen yağ asitleri sabunlar, losyonlar ve kremler dahil olmak üzere çok çeşitli kozmetik ürünlere dahil edilebilir.
Olgun Hindistan cevizi çekirdeğinden çıkarılan MCT Hindistan cevizi yağı ise son derece özel ve çok yönlü bir yağdır. Hafif, pürüzsüz ve cilt tarafından kolayca emilen MCT yağı, özellikle cilt bakım ürünlerinde kullanımı faydalı olan bir yağdır.
Neden sürdürülebilir kozmetiği tercih etmeliyiz?
Sürdürülebilir ve yeşil kozmetiğin üç ana özelliği; çevresel sorumluluk, daha etkili ürünler ve uzun vadeli sağlıktır.
Modern tüketiciler olarak büyüyen bir küresel bilincimiz var. Sosyal ve çevresel sorumluluğa önem veriyoruz. Sürdürülebilir kozmetiğin ana faydalarından biri, doğamıza daha nazik davranmalarıdır. Geleneksel kozmetikteki birçok petrokimya ürünü toksik kirleticiler, vücudumuzun yanı sıra çevremizi de bozuyor. Sürdürülebilir kozmetiği tercih etmek, daha düşük kirletici ürünler seçmek anlamına geliyor.
Ürünlerdeki etkiler de olumlu olarak artmaktadır. Doğal bileşenlerin cilt tahrişine veya alerjik reaksiyonlara neden olma olasılığı daha düşüktür. Sentetik, toksik kimyasallar veya yapay renkler olmadan sürdürülebilir ürünler, bitkilerde bulunan iyileştirici özelliklere (insanların yüzyıllardır kullandığı bileşenler) dayanır.
Petrokimyasalların uzun vadeli etkileri insanlar ve çevre için oldukça toksik olabilir. Sentetik kozmetiklerin yıllarca kullanımı baş ağrısı, göz hasarı, akne, hormonal dengesizlik ve erken yaşlanma gibi sonuçlar verebilir. Bu daha önce bahsettiğimiz gibi çok ciddi hastalıklara da sebep olabilir. Sürdürülebilir kozmetiği seçerek toksik, sentetik ürünlerin stresinden ve belirsizliğinden kurtulabilir, uzun vadeli sağlığa ve güzelliğe yatırım yapabiliriz.