Gözlemlenebilir evrenin ötesinde ne var? Evrenimiz pek çok evrenden sadece biri olabilir mi?
İzlediğimiz birçok film bu soruları keşfetmeye çalışıyor. Doctor Who’dan Source Code gibi gişe rekorları kıran yapımlara, bilim kurgu hikayeleri alternatif gerçeklikler arasındaki etkileşimlerle dolu.
İnsanlığın alternatif gerçeklikler hakkındaki fikirleri aslında oldukça eskiye dayanıyor. 1848'de Edgar Allan Poe, "sınırsız bir Evrenler dizisinin" varlığını hayal ettiği düzyazı bir şiir bile yazmıştı ancak çoklu evren kavramı ve evrenimizin özelliklerini açıklayan modern bilimsel teoriler, olayların gerçekliğimizin dışında gerçekleştiği başka evrenlerin varlığını öngördüğünde daha da fazla konuşulur hale geldi.
Eğer çoklu evrenler varsa, bu evrenler şimdilik ulaşılamaz ve herhangi bir doğrudan ölçümle saptanamaz durumdalar. Bu da bazı uzmanların “çoklu evren arayışının” gerçekten bilime dayalı bir arayış olup olmadığını sorgulamasına neden oluyor.
Evren nedir?
“Evren” kelimesini düşündüğünüzde aklınıza ne geliyor? Tüm galaksileri, güneş sistemlerini, yıldızları, gezegenleri, insanları, hayvanları, bitkileri, bileşikleri, molekülleri, atomları, protonları ve elektronları, kısacası, gerçekliğimizdeki HER ŞEYİ barındıran ve kapsayan bir varlık.
Gece gökyüzüne çıplak gözle bakarsanız, binlerce yıldız ve diğer gök cisimlerini, hatta bazen bir galaksiyi veya bir kümeyi görürsünüz. Güçlü bir teleskopla bakarsanız, gezegenimizden milyonlarca kilometre uzaktaki gök cisimlerini görebilirsiniz. Eğer henüz keşfedilmemiş en güçlü gözlem araçlarıyla gözlemleyebildiklerinizi aramaya devam etseydiniz ve sonuna ulaşsaydınız, gözlenebilir evrendeki en eski yıldızlara ve hatta Büyük Patlama'dan arta kalanlara rastlayabilirdiniz!
Büyük Patlama tüm bunların neresinde?
Astronomi dünyasında, Büyük Patlama yani Big Bang, evrenin zaman çizelgesinde her şeyin başladığı nokta olarak kabul edilir. Big Bang teorisine göre, evrenimiz tek bir nokta olarak başladı ve daha sonra genişleyerek bugünkü devasa haline geldi ve hala genişliyor! Yani evrenimizi düşündüğümüzde, genellikle başlangıç noktasının yaklaşık 13,8 milyar yıl önce meydana gelen bir olay olan Büyük Patlama olduğunu varsayıyoruz.
Çoklu evren nedir?
İşte burada çoklu evren fikri devreye giriyor. Çoklu evren teorisi, milyarlarca gezegen, yıldız ve galaksiden oluşan ve on milyarlarca ışık yılı boyunca uzanan evrenimizin, var olan tek evren olmayabileceğini öne sürüyor.
Kendi doğa yasaları ile bizimkinden tamamen farklı başka bir evren olabilir. Daha da ilginç bir şekilde, hepsi birbirinden farklı olan ve tıpkı bizim evrenimiz gibi milyonlarca gök cismini ve hatta akıllı yaşam formlarını barındıran bu tür evrenler sadece bir tane değil sonsuz sayıda da olabilir.
Çoklu evren teorisi, evrenimizin inanılmaz kalabalık bir evrenin sadece küçük bir üyesi olduğunu varsayıyor. Çoklu evren fikri, şimdilerde oldukça popüler bir teori olan enflasyon teorisinden doğdu. 1980'de geliştirildi ve Büyük Patlama teorisinin eksik olduğu bazı bilgi boşluklarını doldurdu.
Büyük Patlama teorisi, evrenin kökeni için geçerli bir açıklama sunsa da bu açıklamada üç önemli sorun vardır. Her şeyden önce, evrenimizin düz geometrisini açıklamaz. Ayrıca, evrenimizle ilişkili monopol (manyetik tek kutup) problemini ve ufuk problemini de hesaba katmaz. Başka bir deyişle, Büyük Patlama teorisi, evrenin yapısında neden bu kadar çok homojenlik olduğunu açıklamakta başarısız oluyor.
Enflasyon teorisi nedir?
Enflasyon teorisi genellikle Büyük Patlama Teorisinin bir uzantısı olarak görülür ve bir atom kadar küçük olan evrenin saniyenin çok küçük bir bölümünde kozmik oranlara genişlediğini öne sürer. Basitçe söylemek gerekirse, evren çok kısa sürede devasa hale gelmiştir.
Birçok kozmolog, bu hızlı şişmenin her yerde aynı anda bitmediğine inanıyor. Dolayısıyla, bu genişleme 13,8 milyar yıl önce evrenimiz için sona ermiş olsa da şişmenin hala devam etmekte olduğu ve çok sayıda başka evrenler yarattığı bölgeler olabilir. Bu senaryoda, her bir bireysel evrenin kendi varoluş yasalarıyla ortaya çıkması mümkün olabilir.
Çoklu evren teorisi şu anda sağlam bilimsel kanıtlardan yoksun olsa da evreni gözlemleme yöntemlerimizdeki daha ileri teknolojik gelişmeler, önümüzdeki yıllarda paralel evrenlerin var olup olmadığını kesin olarak kanıtlayabilir.