• Gelecek
  • Teknoloji
  • Geleceğin Kültürel Kodları: Efsaneler ve Gerçekler: 5G Hayatımızda Neleri Değiştirecek?

Geleceğin Kültürel Kodları: Efsaneler ve Gerçekler: 5G Hayatımızda Neleri Değiştirecek?

Dijitalleşmenin hız kazandığı günümüzde, 5G teknolojisi hayatımızda birçok alanı yeniden şekillendirecek bir devrim niteliği taşıyor. Haberleşmeden medya sektörüne, sağlık alanından endüstriyel üretime kadar pek çok sektörde köklü değişiklikler getirecek olan 5G, daha hızlı ve kesintisiz bir internet deneyimi vaat ediyor.

Bu bölümde, 5G teknolojisinin efsanelerini ve gerçeklerini masaya yatırıyoruz. Microsoft Türkiye Müşteri Deneyimi Genel Müdür Yardımcısı Cavit Yantaç, Deloitte Türkiye Risk Danışmanlığı Ortağı Metin Aslantaş ve teknoloji yazarı Ahmet Can, 5G’nin medya, telekomünikasyon ve teknoloji dünyasında yaratacağı fırsatları ele alıyor. Daha hızlı internet, düşük tepkime süreleri ve endüstriyel dönüşümler gibi konular, bu sohbetin ana ekseninde yer alıyor. 5G'nin iş dünyasından gündelik yaşama kadar etkilerini keşfetmek için bu ilgi çekici yayını kaçırmayın!

Hakan Akben: Merhabalar, Code Yapı Kredi'nin sunduğu, geleceğin kültürel kodlarını konuştuğumuz canlı online etkinlik serimizin 3. bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Hakan, bundan böyle her ay Code Yapı Kredi'nin çatısı altında teknolojinin sosyal ve kültürel yaşamımız üzerindeki dönüştürücü etkilerini sektör profesyonelleri ve siz değerli izleyicilerimizle konuşuyor olacağız. Serinin ilk bölümünde 2 ay önce hatırlarsınız belki sakin teknoloji trendini konuşmuştuk. Geçen ay ise ‘sesin yeni altın çağı başlıyor’ teması altında internet tabanlı ses teknolojilerinin gelişmesiyle ortaya çıkan yeni trendler üzerine sohbet etmiştik. Bugün önemli ölçüde değiştireceği öngörülen 5G teknolojisi üzerine müthiş bir kadroyla harika bir sohbet yapacağız. Harika bir sohbet gerçekleştireceğiz. Bu konuklarımız kimler olacak? Hemen kısaca konuşmacılarımızı sizlere takdim edeyim. Hemen sağ üst köşede Deloitte Türkiye Risk Danışmanlığı Ortağı ve Teknoloji, Medya, Telekomünikasyon Endüstrisi Lideri Metin Aslantaş, sol alt köşede Microsoft Türkiye Müşteri Deneyimi Genel Müdür Yardımcısı Cavit Yantaç ve sağ alt köşede de Teknoloji Yazarı Ahmet Can bu akşam bizlerle. Hepiniz hoş geldiniz.

Metin Aslantaş: Hoş bulduk.

Cavit Yantaç: Hoş bulduk.

Ahmet Can: Hoş bulduk.

5G teknolojisi nedir?

Hakan Akben: Ahmet Can trendleri yakından takip eden bir teknoloji yazarı olarak belki 5G teknolojisi nedir ne değildir? Kısaca bir senden bilgilendirme alalım. Sohbetimize böyle başlayalım isterim. Eğer sende uygunsan.

Ahmet Can: Çok teşekkürler. Gerçekten çok enerjik bir açılış yaptın Hakan. Çok teşekkür ederiz. Ben açıkçası şöyle söyleyeyim. Teknolojinin gülen bir yüzü olarak aranıza katıldım.

Beni de davet ettiniz. Çok teşekkür ederim bunun için de ayrıca. Şimdi Hakan yani gerçekten şöyle bir durum var. 5G teknolojisi neyi değiştirmeyecek ki diye bir ben açılışla başlamak istiyorum. Çünkü 5G teknolojisi bildiğimiz şu anda kullandığımız veya alışkın olduğumuz platformların, hepsinin ezberini bozacak bir kere. Oradan başlayalım. Biraz aslında işin geçmişinden de bahsedeyim. Haberleşme aslında nasıl başladı? Biraz yürüyerek aslında insanların at arabasıyla gitmesiyle başladı ve bilginin ulaşmasıydı, aslında haberleşme böyle başlamıştı. Yani bilginin ulaşması için eski dönemlerde at arabasıyla mesajlar iletilirdi. Sonrasında değişti. Telefon telgraf gibi teknolojilerin girdiği yeni bir dönem başladı. Sonra, hayatımızda tabii ki internet girdi. Telefondan sonra tabii internet hayatımıza girdi ve dolayısıyla artık bilgiye ulaşmak çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşiyor hayatımızda. Baktığımızda şimdi 4G teknolojisi onun önce 3G 2G teknolojileri vardı. 4G teknolojileri ile beraber bile aslında hayatımız önemli bir şekilde değişti. Şimdi 5G ise ezberleri bozacak. Nasıl yapacak bunu? Öncelikli olarak bunlardan bir tanesi bu hızın getirdiği en büyük avantaj 5G'nin en büyük avantajı aslında öyle söylemek daha doğru olur. Tabii ki tepkime süreleri üzerine daha çok odaklanılıyor 5G teknolojilerinde. Yani evet biz internette 1 gigabitlik internet hızlarını göreceğiz. Daha hızlı downloadlar daha hızlı uploadları elde edeceğiz. Ama işin asıl sihiri tepkime sürelerinde. Çünkü insan gözü kırpması insan gözünün bir kırpması yaklaşık 100 150 milisaniye civarında. 5G teknolojisinin dünyanın öbür ucuna veya baz istasyonlarından başka bir noktaya veriyi göndermesi sadece 10 milisaniye. Yani gözümüzün kırpma hızından bile çok daha hızlı bir teknolojiden bahsediyoruz. Bu da 5G'nin fark yaratacağı bence konuların başında geliyor. Dolayısıyla bunun hayatımıza çok önemli yansımaları olacak. Mesela bunlardan bir tanesi cihazdan bağımsız kullanımlar söz konusu olacak. Yani şu anda biz evet bilgisayarlarımızdan şu anda bu yayını yapıyoruz. Elimizde akıllı telefonlar ve işlem gücünü aslında bu cihazlarda değerlendiriyoruz. Yapacağımız işlemlerin hepsini bu cihazlarda kontrolünü sağlıyoruz. Dolayısıyla 5G teknolojisinin artık bizim işlemciyle bilgisayar arasındaki arayüzü arasındaki hızın bile daha ötesine geçeceğini düşünecek olursak. Çünkü biraz önce söyledim 10 milisaniyelik bir gecikme ve tepkime süresi var. Şöyle bir durum söz konusu olacak. Artık cihazlarımızda belki işlemciler olmayacak. Belki batarya sadece bataryadan ibaret olacaklar. Ekranlar katlanan ekranlardan sadece ibaret olacaklar. Yani içindeki ne RAM ne işlemci ne başka bir çip bizim için önemli olmayacak. Çünkü bütün işlemlerin hepsi sunucularda yapılacak artık. Dünyanın öbür ucundaki belki sunucularda bu işlemler tamamlanacak. Bu yüzden de 5G teknolojisinin en önemli konularından bir tanesi bu. Kısaca belki izleyicilerimizin de çok sıkılmasını da istemem ama biraz da teknik detaylarından da bahsetmek isterim. 4G teknolojisi mesela 700 MHz ile 2500 MHz arasında bir frekans bandı kullanıyordu. Bu band genişliğinde daha uzak mesafelerden daha hızlı bağlantılar sağlanması sağlanıyordu. Dolayısıyla şimdi 5G teknolojisinde bu oyun da değişecek. Yani kullanılan frekanslar da değişecek. Örnek vermek gerekirse 28 GHz ile 39 GHz arasındaki bir frekans aralığından bahsediyoruz. Bu da şu anlama geliyor. Artık büyük baz istasyonları yerine daha mikro boyutlardaki baz istasyonları hayatımıza girecek. Daha fazla sayıda olacaklar. Tıpkı bir belki de wireless modem gibi de düşünmek mümkün olabilir. Daha fazla olacaklar ama daha küçük boyutlarla çok daha fazla bir alana yayacakları için kullanıcıların erişmesi daha bence hızlı olacak diye düşünüyorum ben.

5G ve medya ilişkisi

Hakan Akben: Harika. Aslında oradaki hız meselesi donanım maliyetlerini de düşürecek gibi görünüyor. Cihazların içerisinde sahip olduğu hızlar, bir takım teknik donanımlar, bu maliyetler düşecek. Daha merkezi sistemler üzerinde daha hızlı işlem yapabilir hale geleceğiz gibi bir görüntü var anlattıklarına göre. Bu da gerçekten heyecan verici bir yaklaşım. Buradan ben Metin Aslantaş'a dönmek istiyorum. Özellikle medya ve telekomünikasyon tarafında çok tecrübeli bir isim kendisi. 5G medyayı nasıl değiştirir? Yayıncılar ve tüketiciler için ne gibi fırsatlar barındırıyor? Bir de bunu konuşabilir miyiz?

Metin Aslantaş: Tabii. Teşekkürler Hakan. Şimdi aslında şöyle düşünelim. Büyük bir kapasite artışı geliyor. Her jenerasyon yeni telekom teknolojisinde olduğu gibi. Ancak bu kapasite artışı o kadar yüksek bir kapasite artışı olacak ki belki bugün yani yüz katı sadece hız değil, aynı zamanda kapasitenin de arttığını göreceğiz. Ne yaşayacağız biliyor musunuz? Biraz önce Ahmet çok güzel bir şey söyledi. Dedi ki daha ufak cihazlar daha sık görünüyor olacak. Mesela ben şu anda pandemiden kaçtığım için yazlık sitedeyim, yazlıktayız. Bir sitenin ortasına bir tane Fixed Wireless Access denen, yani aynen biraz önce söylendiği gibi bir modemden hallice bir kutuyu anten gibi koyacağız. Ve bütün sitede oturanlar çok hızlı interneti o antenden alıyor olacak. Şimdi enteresan bir durumumuz da var bizim Türkiye olarak. Biz 2018 yılında bir araştırma yapmıştık. Dünyadan farklı olarak Türkiye'nin de internete erişimin sadece wireless çözümlerle olduğu, yani mobil cihazlara dayandığı en yüksek kullanım oranına sahip ülkelerden birisiyiz. Yani %27 idi yanlış hatırlamıyorsam. Bu şu demek kablolarımız, fiber kablolarımız her yere gitmiyor. Her yere gitmediği için de 5G'nin getireceği kapasiteye başka ülkelere göre daha fazla ihtiyaç duyacağız. Bugün sizler benden daha iyi biliyorsunuz. Herhalde ona yakın Video on demand farklı oyuncu var değil mi Türkiye piyasasında? Bu sayının artması, daha fazla kontente erişim, daha fazla seçeneğin oluşması, bir de tabii şu son bir senede hayatımıza gelen, umarım yakın zamanda çıkacak ama etkilerinin teknolojik anlamda etkilerinin çıkmayacağı pandemi konusu var. Bununla beraber daha fazla doktorla internet üzerinden görüşmek, daha fazla medya içeriğiyle eğitimin yapılması, belki hayatımızdaki cihazlar çok fazla değişmeyecek ama daha yüksek kapasiteyi daha farklı bir şekilde ve daha ucuza mal ediyor ve kullanıyor olacağız. Tekrar şunun da altını çizmek isterim. Bu her ülke için bu kadar önemli değil. Ama Türkiye'ye özel koşullar yüzünden hali hazırda biraz da hani uluslararası yayınlarda gördüğünüz internet hızımızın giderek geri kaldığını, görüyoruz ülke olarak, ülke çapında. Bunu tekrar hızlanmak için önemli bir atılım vesilesi olacak diye düşünüyorum.

Hakan Akben: Evet, harika. Aslında bakarsanız bu hızların artması meselesi içerik oluşturucular tarafında da bir baskı oluşturuyor diye düşünüyorum. Bilmiyorum siz nasıl görüyorsunuz? Daha fazla içerik üretmek gerekiyor. Daha fazla içeriği kişilere eriştirebilmek gibi bir anlam da ortaya çıkıyor. Bu da içerik üreticileri tarafında daha fazla bir yatırım olacağı gibi bir öngörüyü beraberinde getiriyor. Bu fikir üzerine bir yorum yapmak ister misin hocam?

Metin Aslantaş: Şimdi şöyle, evet öyle olacak ama aynı zamanda şunu da yaşayacağız.

Daha fazla oyuncu, daha fazla content, daha fazla insanın birden fazla medya kuruluşunun ödemeli ya da reklamlı hizmetine abone olması, daha fazla aboneliğini sonlandırması ya da değiştirmesi, bunun brokerlarının oluşması, yani bunu şöyle düşün, uyduda nasıl platformlar varsa on demand'de de platformlar çıkmaya başlayacak belki. Bir de bunun sadece büyük şehirlerde değil aslında ülkenin her yerinde tüketilen bir hizmet olarak ortaya çıkması. Bunun ciddi anlamda değişimini görüyor olacağız.

Kurumsal açıdan 5G

Hakan Akben: Harika. Şimdi burada bir de kurumsal bir perspektif de almak istiyorum aslında. Dünyanın önünde gelen teknoloji şirketlerinden Microsoft'un, yani Microsoft'un ve Türkiye'deki üst düzey yöneticilerinden bir tanesi aramızda Cahit Yantaç. Ve merak ediyorum Microsoft 5G'ye nasıl bakıyor, nasıl bir bakış açısıyla değerlendiriyor?

Cavit Yantaç: Çok teşekkürler soru için ve bu güzel fırsat için. Size ve Yapı Kredi'ye çok teşekkür ediyorum bizleri bir araya getirdiği için. 5G'ye gitmeden ben izninizle bir sene öncesine geri döneceğim. Pandeminin ilk yaygınlaştığı Mart-Nisan aylarını bir hatırlayın. Çocuklarımız evden internete bağlanıp okullara bağlanmaya çalışıyorlardı, EBA ya da kendi okullarına. Bizler işimizi yapmaya çalışıyorduk. Bir yandan insanlar akşamları Netflix'ten video seyretmeye çalışıyordu. Biz Netflix'ten video seyrederken bazı insanlar ders yapmaya, bazı insanlar Fortnite oynamaya çalışıyordu. Herkesin o Fortnite, deli gibi Fortnite oynadığı dönemleri hatırlarsanız, benim oğlum da dahil olmak üzere, inanılmaz bir darboğaz yaşadık. Yani uç noktada ne kadar kuvvetli Xbox'larınız, ne kadar kuvvetli iPhone'larınız olursa olsun, onlar ne kadar kuvvetli fiber hatlarla ya da EDS'lerle ya da 4G, 5G'lerle bağlanıyor olursa olsun, eğer kuvvetli bir altyapınız yoksa, kuvvetli bir hizmet sağlayıcı, hizmet sağlama portföyünüz yoksa, darboğazlar yaşamaya devam edersiniz ve bu darboğazlar gittikçe artmaya başlar. Yüksek bir boru hattı düşünün. O boru hattına siz bir taraftan ne kadar fazla  su koyarsanız, o boru hattını yaygınlaştırmadıkça, yaymadıkça koyduğunuz su bir süre sonra takılmalara, boğulmalara yol açar. Ve bu hat işlevini yitirir. Dolayısıyla 5G'de böyle bir olasılık var. Bizler uç noktada akıllı telefonlarımızla ya da akıllı arabalarımızla ya da akıllı ev aletlerimizle internete veri bastıkça veya internetten veri tüketmeye başladıkça ve bunu daha hızlı şekilde yapmaya başladıkça, telekom operatörlerinin üzerindeki yük artıyor. Artmak zorunda. Dolayısıyla telekom operatörleri o veriyi bir noktadan bir noktaya taşırken bazı şirketlerden, bazı kurumlardan destek alıyorlar. Bunlar bazen fiziksel olarak o fiberi yöneten, arka taraftaki fiziksel kablo sistemini yöneten şirketler oluyor. Bunlar global ya da bazen küresel, özür dilerim bölgesel, ülkesel hatlar. Bazen de Microsoft gibi şirketler oluyor.

Neden Microsoft gibi şirketler? Çünkü Microsoft dünyanın en büyük veri merkezi ağını yöneten şirket. Dünyanın pek çok ülkesinde 40'dan fazla noktada, yanılmıyorsam şu an 50'den fazla noktada dev veri merkezleri işleten ve bu veri merkezlerini işletirken sizin kullandığınız Hotmail, Office 365, Xbox, Windows 10 gibi pek çok kritik sisteme altyapı hizmeti sağlayan bir yapıda. Ve bu yapıyı nasıl yöneteceğini, o yapıda network'ü nasıl yönetmesi gerektiğini, peak zamanlarda network'te ne gibi ayarlar yapması gerektiğini çok iyi biliyor. Kendi veri merkezlerinde, Azure altyapısında yaptığı bu yönetimi yaparken aynı zamanda mesela telekom operatörlerine bu altyapının benzerini kurgulayabilme, o altyapıları yönetirken yaptığı şeyleri, dönemleri, elde ettiği öğrenimleri telekom operatörlerine sağlayabilme imkanına kavuşuyor Microsoft. O yüzden Microsoft kendisi bir telekom operatörü olmamakla beraber herhangi bir 5G altyapıda, ister Amerika'da, ister İngiltere'de, ister yarın bir gün Türkiye'de 5G hizmet sağlayıcısının hizmet aldığınızda gördüğünüz, bildiğiniz bir şirket olmamakla beraber bütün bu kritik altyapıları yönetmelerine yardımcı olan şirket oluyor. Microsoft'un bu çok büyük veri merkezlerinde, biz bunu hyperscale diyoruz teknoloji dünyasında, yaptığı şeyi 5G yoluyla uç noktaya indirebilmesi de mümkün. Biz o yüzden de açıkçası 5G ile ilgileniyoruz. Biraz önce Ahmet'in verdiği, Ahmet Can'ın verdiği çok güzel örneklerde olduğu gibi biz veya verdiğimiz bütün diğer örneklerde olduğu gibi Metin hocamın da bahsettiği gibi gittikçe daha fazla içeriği uç noktada tüketebiliyor olacağız. Ve bu tüketim esnasında her tüketeceğimiz bilgiler, her tüketeceğimiz videoyu, her tüketeceğimiz müziği, her yapacağımız bankacılık işlemini Microsoft'un bir veri merkezine gitmeden yapabilmeliyiz. Yakın bir noktadaki işlemlerden veya veri merkezlerinden, serverlerden yapabilmeliyiz. Dolayısıyla Microsoft diyor ki ben madem bu kadar büyük veri merkezleri yapıyorum, yönetiyorum o zaman uç noktaya da bunları yönetebilecek know-how'u sağlayayım. İşte kurumsal tarafta neler yapılıyor dediğinizde biz ve bizim gibi şirketler burada devreye gidiyor. Biz diyoruz ki kurumların bu hibrit altyapıları ister Microsoft gibi global büyük dev veri merkezlerinden hizmet alsınlar, ister kendi sunucularını yönetsinler, kendi altyapılarını yönetsinler, ister uç noktada akıllı telefon üzerinden ya da bir oyun konsolundan ya da bir bilgisayardan ya da bir akıllı saatten işler yapsınlar fark etmez. Bunları da tutarlı ve birbirine benzer deneyimlerle yönetebilmelerinin gerekli olacağını düşünüyoruz. Kurumların 5G'ye yatırım yapmasının, daha şimdiden yatırım yapmasının gereğinin de burada olduğunu düşünüyoruz.

Türkiye ve 5G

Hakan Akben: Süper, harika. Aslında bakarsanız küresel bir dijitalleşme süreci içerisinden geçiyoruz. Covid bunu aslında pandemi hızlandırdığını her fırsatta bütün şirket yöneticileri, bütün bilişimciler söylüyor. Şimdi asıl dijitalleşme çabası temelde iki tane şeye hizmet ediyor. Bir tanesi veriden anlamlı bilgi oluşturabilmek, bir diğeri de anlamlı bağlantılar oluşturabilecek platformlar inşa edebilmek. Yani aslında dijitalleşmenin iki tane kocaman bacağı var.

Birisi veriden anlamlı bilgi oluşturacak sistemler inşa etmek, bir diğeri de bunlar arasında anlamlı bağlantılar oluşturacak platformlar inşa etmek. Bu bağlamda 5G'ye baktığımız zaman aslında bu veri yönetimi ve veriyi anlamlaştırma meseleleri, Cloud'da yapıldığından dolayı aslında bakarsanız 5G bu süreci hızlandıran bir şey noktasına gelecek. Verileri yönetebilmek, verileri anlamlı bilgiye dönüştürebilmek, hatta hızlı bir çalıştırma mekanizmasını sağlayacak, yereldeki donanım maliyetlerini aşağıya çekecek, veriyi yönetmek, veriden bilgi çıkartabilmek, maliyetlerini düşürecek gibi bir anlam çıkıyor aslında sizin söylediklerinizi bir araya getirdiğim zaman.

Bu çok heyecan verici, oldukça ilgi çekici bir durum. Şunu merak ediyorum. Ahmet Can sana sorayım bunu, eğer şeyse ters köşe bir soruysa es de geçebiliriz ama sen tabii Türkiye'de bir sürü insanla görüşüyorsun, devlet yetkilileriyle vesaire de görüşüyorsun. Türkiye 5G altyapısını hazırlama noktasında nasıl adımlar atıyor? Buradaki adımları dışarıdan bakan bir bilişim uzmanı, bir gazeteci olarak nasıl değerlendiriyorsun?

Ahmet Can: Bu sorunun aslında hem olumlu hem de olumsuz yanları var. Bir tanesi şu, olumsuz yönden başlayalım. Bir, 5G altyapısının yaygınlaşması için olmazsa olmaz en önemli kriter fiber altyapı. Maalesef Türkiye burada sınıfta kalmış durumda. Şu anda Türkiye'de yaklaşık 355 bin kilometrelik bir fiber altyapı var. Ancak bu 5G altyapısını kaldıracak bir yetkinlikte değil. Çünkü biraz önce konuştuk artık bu küçük küçük mikro baz istasyonları olacak her tarafımızda. Ve bu mikro baz istasyonlarına bir şekilde fiber ulaştırılmak zorunda. Fiberin ulaşması için de bu altyapının bir şekilde artırılması lazım. Hatta şöyle bilgiler var. Bunun 1 milyon kilometrenin üzerine çıkması lazım ilk etapta. Ama maalesef Türkiye'de burada önemli tartışmalar var.

Mobil iletişim operatörleri arasında önemli tartışmalar var. Önce bu tartışmaların bitmesi lazım. Bu tartışmaları bir kenara bırakılması lazım. Eğer Türkiye 5G'ye hazırlanıyorsa bu tartışmaları bir şekilde geçmek lazım. Evet adımlar atılıyor, bakanlık düzeyinde adımlar atılıyor, Cumhurbaşkanlığı düzeyinde adımlar atılıyor. Ama hala elimizde çok kötü OECD ülkelerinde son sıralarda yerini alan bir sıralamaya sahibiz. O yüzden bu fiber altyapılarının acil olarak yapılması lazım. Çok enteresan bütün mobil iletişim operatörleri de bunu destekliyor ama hayata geçiren yok maalesef. Bir de bu sorunun aslında olumlu tarafı da var çünkü o da şu. Şimdi bu 5G baz istasyonlarının kurulmasından bahsediyoruz. Bu istasyonlar zaten şu anda hali hazırda yaklaşık 2-3 yıldan beri kurulmaya başlandı. Altyapı şirketlerine baktığımız zaman Huawei, Ericsson, Alcatel, Nokia gibi pek çok farklı şirket var. Ve bu şirketler zaten bu baz istasyonları Türkiye'de 4.5G ile beraber, 4.5G yatırımları ile beraber kurmaya başladı. Hatta ben yetkililerle ve mühendislerle konuştuğum zaman bana şunu söylemişlerdi.

Biz şu anda 5G'ye uygun frekans verildiği zaman biz yazılımsal olarak zaten 5G'ye hazır bir şekilde hale getirdik bunu. Fiberi de zaten birçok büyük baz istasyonları zaten fiberle bağlanıyor. O konuda problem yok. Fiberi de zaten yaygınlaşması tamamlandığı zaman zaten biz bunu yazılımsal olarak güncellemesini yapıp 5G'ye uygun bir hale getireceğiz diye bana bir yanıt vermişlerdi. Yani evet bir fiber altyapının şu anda kuvvetlenmesi lazım. Ama mobil iletişim operatörleri tarafı da zaten 5G'ye hazırlanmış durumda. Bütün baz istasyonları, altyapılarını 5G'ye göre uyarlamış durumdalar. Durum aslında bundan ibaret Hakan.

Metin Aslantaş: Şöyle, son iki yoruma bir katkıda bulunmak istiyorum. Son Ahmet'in söylediğine bir şey eklemek isterim. Şimdi altyapıyla ilgili, 5G ile ilgili yalnız enteresan bir gelişme olacak. O da bizim ülkeye özel bir durum ama son dönemde çok konuştuğumuz bir konu. O da Open RAN. Yani Açık Radyo Access Network'ü. Şimdi dünyada bu, biraz önce Ahmet'in saydığı üreticilere bağımlılık konusunda, biliyorsun hatta Amerika'da Trump'ın Çinli üreticilere karşı da bir alerjisi vardı.

Ciddi bir, hani niye biz bu kadar bu şirketlere bağımlıyız operatörler olarak diye bir soru var. Biliyorsunuzdur zaten ekosistemde de konuşuluyor bu.

Yavaş yavaş, Open RAN konusunda operatörlerin bazı testler yaptığını, hatta bir operatörün Bilecik'te mesela şu anda kendi ARGES'inde ürettiği altyapıyla bağlantı verdiğini biliyoruz. Bunu şunun için söylüyorum. Open RAN ile Açık Radyo Access ile beraber Türkiye'de üretilen komponentler de sistemin içine dahil olmaya başlanacak. Bu da ulusal strateji açısından üzerinde durulan bir konu. O açıdan 5G'nin önünün açılması aslında, o teknolojinin de Türkiye'de geliştirilebilmesi için bir katkı sağlıyor olacak.

Türkiye’de 5G seferberliği

Hakan Akben: Bu konuyla ilgili bir şey sormak istiyorum. Bu çok önemli bir konu çünkü 5G bir teknoloji. Bu teknolojiler geliştiği zaman, ortaya, pazara geldiği zaman, biraz önce verdiğin örnek alt sektörlerden, donanım katmanında belli bir güvenlik seviyesinde bir çözüm üretebileceğimiz bir endüstri oluşması, kurumların oluşması, buradan bir gelir çıkması anlamına geliyor. Bir de servis katmanı var aslında baktığımız zaman hizmetlerde. Burası da çok şey yani yazılım tarafı diyelim. Burada servis ve yazılım katmanı.

Şunu çok merak ediyorum. Türkiye'de 5G tarafında bir gelişme olduğu zaman hem donanım hem de, donanımı konuştuk gerçi ama yazılım katmanında, telekom operatörleri tarafında olsun, onların tedarikçileri tarafında olsun bir seferberlik, bir çalışmanın sinyalleri geliyor mu? Buralara birtakım yatırımlar yapılıyor mu? Nasıl bir durumla karşı karşıyayız? Çok merak ediyorum. Oradan o uyarım yapılınca bu soru bir anda ortaya çıktı.

Metin Aslantaş: Bence yapılıyor. Ama tabii bunun için, daha alınması gereken yollar da var. Şunu unutmayalım ki, yatırım yapabilmek için tabii bir gelirinde oluşacağını, stratejik olarak 3-4 sene veya 5 sene gecikecekse lisanslanması 5G'nin, bu yatırım hızlanmaz ama şunu bilirsek, frekans ihaleleri bundan 2 sene sonra açılacak. O zaman tabii bu yatırım ve ekosistemin birbiriyle çalışması çok hızlanacaktır. Yani orada bir muhtemelen devletten bir zaman planına veya yol haritasına ihtiyaç var. Ki bu daha da hızlansın ve büyüsün.

Cevit Yantaç: Çok çok ufak bir ekleme yapabilirim belki buna. Şimdi TÜBİSAT verilerine göre, Türkiye'nin bilişim piyasası büyüklüğü seneler içerisinde 30 milyar dolara yakın. Ama 25-30 milyar dolar arasında gidip geliyor. Bu nokta çok büyük bir ölçüde donanımdan oluşuyor. Yani bu 30 milyar doların seneler içerisinde değişmekle beraber genelde %80 civarı donanım.

Donanımın da önemli bir bölümü doğal olarak ithal ediliyor. Yaklaşık olarak 3-4 milyar dolarlık bir yazılım piyasası var Türkiye'de ve bu yazılım piyasasının önemli bir bölümü bankacılık, telekom ve kamu sektörlerinden oluşuyor. Telekom burada çok önemli bir sektör.

Türkiye'deki telekom ve medya sektörü büyüklük itibariyle, içinde barındırdığı yazılımcılar itibariyle, içinde barındırdığı ve ihraç edebildiği yazılım komponentleri itibariyle aslında son derece hızlı gelişebilmiş bir sektör.

Biraz önce Metin hocamın da dediği gibi eğer net sinyaller gelirse yatırımın önü çok rahat açılır ve Türkiye'deki mevcut yazılım firmaları içerisinde Telekom operatörleri bünyesinde bu alana olan iştah gittikçe artacaktır. Ben açıkçası bunun ötesinde bir şeyin daha önemli olduğunu düşünüyorum. 5G'den neden bahsediyoruz? Çünkü mesela Industrial IoT gibi endüstriyel nesnelerin interneti gibi bir takım şeyleri mümkün hale getirecek. Dolayısıyla 5G'nin gelişimiyle beraber uç noktada çalışan mesela akıllı fabrika, akıllı bina vesaire gibi alanlar üzerine çalışan firmalarda da yazılıma olan iştah artacaktır. Dolayısıyla bizim sürekli ithal eden, sürekli tüketen bir ülke olmaktan biraz daha üreten bir ülke olmaya dönebilmemizin kapısını açacaktır, diye düşünüyorum 5G'ye.

Metin Aslantaş: Biliyorsun sen de arada sırada dahil oluyorsun. Bu bizim yıllık yaptığımız TMT prediction'larımız var. Geçen seneki prediction'larda şunu söylemiştik. 5G, evet büyük bir şey olacak. Ama 5G, private 5G yani private, özel 5G altyapıları şirketlere özel altyapılar. Biraz önce Cavit'in bahsettiği gibi büyük sanayi kuruluşlarında büyük madenlerde, büyük limanlardaki 5G altyapısı daha da önem kazanacak diye. Geçen sene Avrupa'da kaç şirket kendi 5G'sini test etmeye başladı biliyor musun? Biz 1000 tahmin etmiştik. 8000 oldu. 8000 şirket kendisi bir gidip bir operatörle konuşup hadi gel bize özel bir 5G altyapısı kur. Madende veya fabrikada vesaire. Çünkü benim wifi altyapımında ben bunu artık yönetemiyorum. IoT'yi de yönetemiyorum.

Frekans da yetmiyor. Cihazları da yönetemiyorum. Bana bir 5G altyapısı kur dedi. Muhtemelen, ama bunun için, bunu yapabilmek için operatörlerin de tabi hangi frekanslara sahip olacağını bilmeleri gerekecek. Çünkü operatörler o frekansın bir bölümünü o ilgili şirkete aloke ediyor, veriyor ve kullandırıyor olacaklar. Ama ilk başta bence patlama burada olacak. Ve biraz önce Cavet'in bahsettiği gibi şirketler özellikle kurumsal tarafta biz ciddi, bu tarafta da yazılım harcamaya, tüketmeye başlayacağız. Ve üretmeye başlayacağız.

 

5G projeleri ve yeni yaklaşımlar

Hakan Akben: Harika. Çok güzel bir haber. Bu arada 5G zikredilmeye başladığında onunla beraber birtakım safsatalar da ortaya çıkmaya başladı. Biliyorsunuzdur. En büyük safsata da nedir? 5G'nin Covid yayılımını, Covid-19 yayılımını arttırdığı yönünde. Fakat tabii ki bu bir safsata. Böyle bir gerçeklik yok. Dünya Sağlık Örgütü bunun doğru olmadığını birtakım belgelerle açıkladı. İşte 5G'nin birtakım sağlık risklerini de beraberinde getirdiğine dair başka bir safsata var. Yine bunun da yanlışlandı.

5G'nin çok temel bir gereksinim olmadığına dair de birtakım safsatalar ortada. Bu da yanlış. Çünkü her geçen yıl %40 oranında bir mobil data kullanımı artıyor. Dolayısıyla mobil data kullanımının artması bu tarz bir teknolojinin gelmesini zorunlu kılıyor bütün dünyada. Birtakım böyle bir şey var. Safsatalar da beraberinde geliyor. Şimdi şeyi merak ediyorum. 5G tarafında hoşunuza giden, ilginizi çeken ilginç yaklaşımlar, projeler neler var? Belki izleyenlerimizin de ilgisini çekebileceğini düşünürüz.

Mesela Ahmet seninle biraz konuşmuştuk. Senin ilgini çeken, hangi sektörde ne gibi uygulamalar var? Buraları takip etsek güzel olur dediğin.

Ahmet Can: Şöyle çok fazla teknoloji fuarına katıldık. Las Vegas'ta düzenlenen CES fuarından Mobil Dünya Kongresi'ne birçok farklı fuara katıldım. Haberler yaptım fuardan. Televizyon programları çektim. Ve 5G teknolojisini belki de 2-3 yıldan beri deneyimleyen bir taraftayım. Ondan dolayı gördüğüm böyle güzel örnekler var. Öncelik olarak şunu da söylemek lazım.

Evet son kullanıcı tarafı 4.5G gibi bizi çok heyecanlandıracak mı?

Tabii ki heyecanlandıracak ama asıl iş bence endüstriyel tarafta olacak. Yani sektörleri asıl değiştirecek. Ve sektörleri değiştirecek örneklerden de ben biraz paylaşmak istiyorum size. Mesela Ericsson'la Scania bu tır markası olan Scania bir proje yapmışlar. Bir filo düşünün. Bu filo aynı güzergahta giden 4-5 farklı tırdan oluşuyor. Ve araçların arasındaki mesafe ne kadar az olursa o kadar bu araçların rüzgarın sürtünme kuvvetinden az nasıl söyleyeyim daha az yararlanacağı öngörülüyor veya etkileneceği öngörülüyor. Dolayısıyla bu tırları 5G teknolojisiyle beraber 10 santim yaklaşık 10 santime kadar yaklaştırmışlar. Yani artık filo şirketleri şunu yapacaklar.

Aynı yönde giden tırları varsa veya farklı filo şirketlerinin farklı tırları 10'ar santim arayla 5G teknolojisi sayesinde arkaya giderek yakıttan tasarruf alacaklar. Çünkü rüzgarın sürtünme kuvvetinden etkilenmeyecekler olumsuz olarak. Mesela bu çok enteresan bir örnekti. Ve bunu da bir iş modeline dönüştürmüşler. Çünkü önde giden tır daha fazla rüzgar aldığı için ilk tır olduğu için dolayısıyla yakıt maliyeti daha fazla. Ve onun yakıt maliyetini arkadaki tırlar bölüşüyor. Ve bunu da tamamen blockchain teknolojisine bağlamışlar arka planında.

O yakıt tasarrufunu da bu şekilde diğer tırlar arasında da paylaştırmışlar. Çok enteresan bir örnekti benim ilgimi çeken. Ama benim en çok ilgimi çeken başka bir örnek daha var. Onu da deneyimlemesi çok büyük keyifliydi. Şimdi Barcelona'da Mobil Dünya Kongresi var. Orada Ericsson standına bir kokpit kurmuş. Daha doğrusu bir simülasyon aracının direksiyonu. Ve yaklaşık 3-4 tane farklı ekran var. Bu ekranlar 4K çözünürlükte görüntüler geliyor bu ekranlara. Aynı zamanda koltuğun altında bir titreşim motoru var. Ve ben bu araca oturdum. Bu araç 5G teknolojisiyle Barcelona'dan İsveç, Stockholm'daki bir gerçek hayattaki bir araca bağlı. Ve ben onu işte arada kaç yüz bin kilometre var, kaç bin kilometre var bilmiyorum. O aracı binlerce kilometre uzaklıktan kullandım. Kasisleri hissediyorsunuz. Fren yaptığın zaman araç duruyor. 4K çözünürlükten görüntüler geliyor. Gerçekten çok enteresan bir deneyimdi benim için. Yaklaşık bunu da 2017'deki Mobil Dünya Kongresi'ne deneyimlemiştim. Yani 4 yıl önceki aslında bir teknolojiden bahsediyoruz.

Şirketler zaten çoktan hazır buna. Mesela sağlık alanında pek çok farklı örnek var. Hatta en fazla duyulan örneklerden bir tanesi de Amerika'daki doktor Türkiye'deki hastayı 5G teknolojisiyle, robotik kollarla ameliyat edebilecek diye bir bilinen bir örnek vardır. Ama ben başka bir örnek vereceğim. O örnekte ambulans örneği. Ambulansla hastanedeki uzman doktora doktor arasında 5G bağlantısıyla bir bağlantı kuruyorlar. Ambulans yaralının yanına gittiği zaman, hastanın yanına gittiği zaman doktor direkt olarak ambulansa bağlanıyor. Çünkü ambulansların içinde bildiğim kadarıyla daha fazla pratisyen doktorlar var.

Uzman doktorlar yer almıyor ya da profesör veya doçent doktorlar yer almıyor. Profesör doktor bağlanıyor. Ultrason cihazıyla ambulansın içindeki ekip hastayı teşhis ederken o da bu görüntülere bakıyor. Dolayısıyla ambulans hastaneye yanaştığı anda o zaman doğru bir reçeteyle hemen hastaya ilk müdahaleyi yapabiliyorlar. Bu da çok güzel bir örnek. Yine hayatımıza yansıyacak bir örnek.

5G’nin sağlayabileceği faydalar

Hakan Akben: Aslında sahadaki uzman yani aslında şöyle bir durum söz konusu oluyor.

Merkezdeki uzmanlığı sahaya aktarabilme becerisini ortaya koyuyor. Aslında bu sağlıkta verdiğin örnek madencilikte olabilir. Ondan sonra inşaat sektöründe olur ya da tamirat gerektiren özel hassasiyet gerektiren yerlerde merkezdeki bir çok donanımlı bir mühendisin dünyanın ya da Türkiye'nin farklı ücra köşelerindeki daha az deneyimli olan mühendislere tecrübe aktarımını sağlayabilecek bir durum söz konusu.

Ben aslında burada bir virgül koyup Cavit Yantaç’a dönmek istiyorum. Çünkü orada şöyle bir durum da söz konusu. Kendisi  müşteri deneyiminden sorumlu bir genel müdür yardımcısı. Yani müşteri deneyimi diye bir uzay var. Orada çok önemli bir taraf. Ben de pazarlama kökenli birisi olduğum için. 5G müşteri deneyimini yani sokaktaki insanları, bizleri ve pazarlama anlayışı anlamında ne gibi faydalar sağlayabilir? Ne gibi bir hayatımıza yenilikler katabilir? Bu konuyla ilgili bir öngörüler, bu konuyla ilgili bir yaklaşım mevcut mudur?

Cavit Yantaç: Benim en hoşuma giden örneği ben burada paylaşayım. Bir örnek olarak bunu paylaşacağım. Bizim bir süredir üzerine çalıştığımız ve özellikle şirketlere sattığımız, bireylere çok fazla satmadığımız HoloLens isimli bir cihaz var. Bu cihaz bir gözlük bir Virtual Reality, Augmented Reality, biz buna Extended Reality diyoruz. Bir gözlük ve çevrede olmayan şeyleri sanki çevredeymiş gibi gözünüzün önünde görebilmenize imkan sağlıyor.

Bunu taktığınız zaman burada olan burada olmayan bir kişiyi sanki buradaymış gibi görebiliyorsunuz. Şimdi HoloLens kendi başına bir bilgisayar aslında. Bir bilgisayara ihtiyaç duymadan çalışan bir Virtual Reality gözlüğü gibi düşünün. Ancak çevrede görmeye devam ediyorsunuz. HoloLens ile beraber hayatımıza aslında var olmayan insanların sizinle Çince konuşurken onu size direkt olarak Türkçe’ye çevirmiş sizinle etkileşime girer halini gözlemleme imkanınız var. Fabrikanın ortasındasınız. Bir makineyi tamir etmeye çalışıyorsunuz. Ya da ağır çelik bayisisiniz ya da beyaz eşya bayisisiniz. Yetkili servisisiniz. Gittiniz bir buzdolabını tamir etmeniz gerekiyor. Onu tamir ederken de buzdolabının manueline her türlü yedek servis bilgisine, her türlü vida bilgisine yedek parça bilgisine ihtiyacınız var. O gözlüğü taktığınız zaman uzak bir noktada bile olsanız, fabrikada ya da kendi dükkanınızda olmasanız bile her türlü bilginin anında size ulaşabilmesi ve size Amerika'daki ya da herhangi bir yerdeki uzman yetkilinin yön verebilmesi, fikir verebilmesi ve destek olabilmesi imkanı var.

Uzak bir gelecekten bahsetmiyoruz. Bu şu anda zaten mümkün. Bunu uç noktada aslında çok zor şartlarda bir asansörü tamir ederken ya da bir fabrikada tamir yaparken takabilmek bugünün şartlarında zorlayıcı. Yarın bir gün bunu gerçekten gözlüğünde gerçekleştirebilmek mümkün olduğunda o zaman işte bizim HoloLens ile başladığımız 5G ile eklenerek büyüyen teknoloji her yerde ışınlanarak ben buna ışınlanma diyeceğimizde, teleport edilerek sosyal bir deneyimi sağlayabilmemize imkan sağlayacak. Deloitte'un bu TMT şeylerinde öngörülerinde hep virtual reality yalnız bir deneyim olarak anlatılır. Halbuki artık bu yalnız deneyimden uzaklaşma, insanların bu ortamda sosyalleşebilmesi ve bir araya gelebilmesini sağlamış olacak 5G teknolojisi diye paylaşmak istedim. Benim için hani bir bireyin hayatında önemli bir örnek olabileceği için paylaşmak istedim.

Dinleyicilerden sorular

Hakan Akben: Harika. Aslında temel mantığı belki şunun üzerine kurgulamak çok mantıklı olabilir. 5G teknolojisi donanım maliyetlerini ve donanım ihtiyaçlarını minimize ettiğinden dolayı sadece internete hızlı bağlanabilen bir ekranla harikalar yaratabilecek müthiş büyük bir gücü bir gözlüğe, bir giyili bir cihaza hatta bir tekstil ürününe dahi entegre etmemiz mümkün hale gelecek.

Şimdi mevcuttaki en önemli problem aslında bakarsanız bu gözlükler kocaman oluyor. Niye oluyor? Çünkü oraya yerel bir işlemci koymak zorunda kalıyor. Yerel bir disk koymak zorunda kalıyor. Oysaki bu hiper bağlantı özelliğiyle kaliteli bir ekran, ince bir ekran koyup bir de oraya bir bağlantı anteni koyduğu noktada herhangi bir tekstil ürününü herhangi bir taşınabilir bir cihazı çok akıllı bir cihaza dönüştürebilmesi mümkün.

Aslında bu çok devrimsel bir şey. Aslında bütün verilen örnekler biraz bu tarafa doğru gidiyor. Buradaki devrim telindeki yaklaşım son kullanıcıyı, tüketiciyi değiştirecek. Donanımlara karşı olan bakış açılarımızı da değiştirecek gibi görünüyor. Bu arada birkaç tane izleyici sorusu var. Bu izleyici sorularını bundan sonra da yavaş yavaş programımızı kapatalım arzu ederseniz. Şimdi şöyle bir bakıyorum. Bunlardan bir tanesi teknik bir soru. Aslında bu teknik soruyu soran arkadaşımız internette de bunun cevabını bulabilir ama yine belki bu konuyla ilgili bir bilgi verebilecek bir durumdaysak verelim.

Şenay Gökyıldız sormuş. Demiş ki, 5G teknolojisinde indirme gönderme hızı simetrik mi olacak diye sormuş. Yoksa asimetrik mi olacak demiş. Yani şunu söylüyor aslında upload hızları ile download hızları arasında bir fark vardır ya bu aslında ticari bir yaklaşım olarak belki bunu farklı yapıyorlar ya da bilmiyorum altyapısal bir yaklaşım olarak. Bu simetrik mi olacak yani download kadar uploadumuz olacak mı gibi bir şey sormuş. Bir de demiş ki ayrıca 4G'de broadcast sistemlerinde 4-8 arası data hattı kullanılarak yayın yapılabiliyordu. Çok teknik. 5G'de hat ile bu yayınlar yapılabilecek mi demiş. Ben o soruyu anlamadım ama sizin bu konuda bir yorumunuz var mı? Asimetrik, simetrik, download, veri iletimi noktasında belki.

Ahmet Can: Kesinlikle ticari aslında. Yani şu anda bazı şu anda 4.5G'de bile bir önceki yıl çıkan paketlerde evet bir fark vardı ama mesela upload daha fazla açıktı. Ama bu yıl tercih ettiğim paketlerde mesela upload biraz daha düşük. Tamamen ticari bir yaklaşım. Ama mutlaka ekleyecek bir yorumları da vardır.

Hakan Akben: Evet, Metin Hocam galiba bir yorum geliyordu.

Metin Aslantaş: Aynen öyle. Ben de aynı şeyi söyleyecektim. Yani çok basit normal bu zaten şu an kullandığınız, evde kullandığınız DSL hatlarında da böyle operatörünüzle konuşup upload hızını değiştirebiliyorsunuz. Yani o biraz operatörün altyapısını nasıl ticari olarak kullanacağı ile alakalı bir konu. Ama şunu söyleyebilirim. Şunu söyleyebilirim. Öyle bir kapasite artışı sadece hız değil. Yani mesela şöyle bir şey vereyim. Siz bir 100 dönümlük bir fabrikada 4G'de aynı frekansta 10.000 cihazı bağlarsınız. 5G ile bu 100.000'lerce cihaza çıkıyor.

Hakan Akben: Aslında sensör çözünürlüğünü, metrekare başına düşen sensör çözünürlüğünü arttırabileceğimiz bir yaklaşım. Bu da şu anda daha fazla detaylı bir veri gelebilmek ve veri ile buluşabilmek ve daha isabetli kararlar alabilecek donelere sahip olmak anlamına geliyor, kurumsal perspektifte baktığımızda. Çok doğru bir yaklaşım bence de. İki soru daha var. Bunlardan bir tanesi biraz bilim kurgu sorusu. Onu sona sakladım. O final sorumuz olsun. Metin Ali Yıldız sormuş. Demiş ki, pandemi ile birlikte çalışma hızı tamamen değişti.

5G'de gelince ofislere dönme konusu tamamen kapanır mı sizce, demiş. Aslında ofislere dönme konusu 5G ile çok alakalı mı bilmiyorum ama bugün internet hızının yavaşlığını ve yeterli imkan verilmediğini düşündüğünüz zaman bu 5G gibi bir imkan olduğunda okul hayatı, iş hayatı, sosyal yaşam pandeminin de getirdiği alışkanlığı da yanına eklersek kalıcı bir hale gelir mi? Ne dersiniz?

Cavit Yantaç: Ben belki burada ufak bir cevap verebilirim. Microsoft olarak yaptığımız araştırmalar bir senedir, bir seneden biraz uzun bir süredir evden çalıştığımız süre boyunca cihaz başında geçirdiğimiz sürenin çok ciddi şekilde arttığını verimliliğin her zaman aynı şekilde artmadığını gösteriyor. Arka arkaya toplantı yaptığımız zaman ya da arka arkaya dersler olduğunu araya boşluk koymadığımızda beynimiz yeterince aktif olamıyor gün boyunca ve bir süre sonra sürekli daha doğrusu şöyle sürekli aktif olmaktan bir süre sonra verimliliğini yitirmeye başlıyor. O yüzden en açıkçası bir süre sonra belki önce hibrit denemeler belki karma denemelerle beraber fiziksel ortamların tekrar hayatımıza geri geleceğini düşünüyorum.

Mesela bizim Amerika'daki ya da çeşitli ülkelerdeki ofislerimiz peyderpey açılmaya başladılar. Kişilere evden çalışma imkanı veriliyor, tercihe bağlı. Mecburi bir ofiste çalışma durumu yok. Muhtemelen bu ya tercihe bağlı olma durumu, ya haftanın iki günü, üç günü ofise gitme durumu bir süre sonra hayatımıza geri gelecek. Full time biz evde olmayacağız diye. Hem ümit ediyorum hem de tahmin ediyorum. Burada bir ümit boyutu da var.

Hakan Akben: Doğru aslında uzaktan çalışmak, evden çalışmak anlamına gelmiyor çoğu noktada. Pandemik sendromlardan dolayı biz uzaktan çalışmaya, evden çalışmaya döndürdük aslında. Mecburiyetten kafeler kapalı, sistemler kapalı durumda. Ama evet yani bir değişim kültürel bir değişimin eşiğinde olduğumuz aşikar gibi görünüyor. O zaman gelelim son sorumuza.

Bilimkurgu sorusuna gelelim. Enes Cüneyt Bakacak sormuş bu soruyu. Demiş ki, yapay zekâya sınıf atlatacak bir teknolojiden bahsediyor. Doğru. Gerçekten de bu. Yani yapay zekâ dediğimiz şey zaten birtakım algoritmaların, verilerin birtakım algoritmaların süzgecinden çıkarak birtakım enformasyonlar oluşturması, türetmesi meselesi aslında baktığımızda, temelde. Ve bunu hızlandıran bir süreç. Doğru. Onlarca filmde gördüğümüz makinelerin dünyayı ele geçirmesi olayını öne ayak olur mu sizce bu diyor. Terminatördeki Skynet ile bir benzerlik görüyor musunuz sizde diye sormuş, Enes Cüneyt Bakacak. Tabii ki şöyle bir durum var Enes. Yani şu an burada hep teknolojistlerle bir arada olduğumuz zaman, onlar bence durumun birazcık olumlu tarafından bakacaktır diye düşünüyorum. Ama yine de sizin bu konudaki yaklaşımlarınızı alıp programı da yavaş yavaş kapatmayı arzu ediyorum. Kim söz almak ister öncelikle? Ahmet ne dersin?

Ahmet Can: Ele geçirecek mi? Vallahi biraz daha ben o konuda hibrit yaklaşımdan yanayım.

Yani evet zaten şu anda neredeyse cihazlarımızla iç içe girmiş durumdayız. Yatağa yatarken

elimizde akıllı telefon, kalktıktan sonra bilgisayar ekranı, sonra televizyon, bu sürekli üç ekran arasında dönmeye başladık. İşte akıllı saatler bileğimizde bütün verilerimizle veriyoruz. Aslında hibrit bir yaşama geçtik bu arada. Sensörler var.

Mesela bugün bir akıllı saatte bildiğim kadarıyla 9 tane sensör var. Oksijenimizi ölçüyor, kalbimizi ölçüyor, hareketlerimizi ölçüyor. Akıllı telefonlarda onlarca sensör var. Dolayısıyla evlerimizde daha doğrusu akıllı evlerde şimdi baktığımız zaman bir sürü sensörler var yine evimizde. İşte benim şu an mesela kilidim akıllı bir kilit. Onda başka bir sensör var. Kapı açıp kapalı onun sensörü var. Böyle sensörlerle dolu bir duruma geçmiş durumdayız. Bu yüzden ben hibrit olacağımızı düşünüyorum daha fazla. Yani makineler bizi ele geçirmez. Yani yapmazlar diye tahmin ediyorum. Yapay zekâ konuda da şunu söyleyebilirim. Bunu da bana Cem Yılmaz söyledi bu arada bir röportajımızda. Şu espriyi yapmıştı. Zekanın doğalından ne gördük ki yapayından bir şey görelim diye.

Hakan Akben: Güzel bir kapanış oldu. Metin Hocam sen ne diyorsun?

Metin Aslantaş: Ben biraz böyle, ben de o zaman bu soruya biraz daha futuristik bir soruyla ve hatta bir düşünceyle yanıt vereyim. Biz şuna hazır mıyız? Vücudumuzun bir parçasını bilerek ve isteyerek bir cihaz yerleştirilmesi veya derimizin altına bir cihaz yerleştirilmesine sağlığımızın oradan kontrol edilmesine veya şu anda kendi kendine bakamayacak bir yaşlı büyüğümüzün veya çocuğumuzun hastane tarafından kontrol edilmesine, gerektiğinde müdahale edilmesine hazır mıyız?

Yani belki, yani bu altyapılar bu işi oraya doğru götürüyor. Hani belki robotlar değil belki insanların belirli hayatsal fonksiyonlarını robotlara isteyerek verdiği durumlarla bile karşılaşıyor olabiliriz ve büyük etik sorularla karşılaşacağız.

Artırılmış insan versiyonu tartışması ve kapanış

Hakan Akben: Aslında bu artırılmış, artırılmış yani bu şey ne derler onun adına? Artırılmış bir insan versiyonu aslına baktığımız zaman. Aslında biz bunu yaşıyoruz. Bugün Instagram filtreleri ile olduğumuzdan daha üst bir versiyona geçiyoruz. Google'ı kullanarak olduğumuzdan daha fazla üst versiyona geçip belli informasyonlara erişiyoruz.

Neden şey olmasın ki hani benim kolumu daha güçlü yapacaksa o zaman ben buraya birazcık da bir şeyler alayım. Hani insan zaten yapı olarak hani sürekli gelişime ve mücadeleye açık bir şey olduğundan dolayı zaten bir sürü şeyler alıyoruz. Yediğimiz, içtiğimiz, supplementler şunlarla bunlarla. Ben inanıyorum ki bu zihniyet böyle bir imkanı olduğunda bunu da kaçırmayacak. Yani bionic Göz eğer bir fayda sağlayacaksa ona da taktıracak çok insan olacaktır diye düşünüyorum, o bağlamda.

Ahmet Can: Zaten şu anda fabrikalarda, Türkiye'deki ben birkaç fabrikada da gördüm. Artık yükleri kaldırmak için robotik kollardan güç alıyorlar. Yani bir giyilebilir robot var. Onu giyiyorlar ve ağır eşyaları o şekilde kaldırıyorlar mesela. Onlar bile başladığına göre kesinlikle katılıyorum herkesin yorumuna bu anlamda.

Hakan Akben: Evet kesinlikle. Peki Cahit Yantaç'a dönmek istiyorum. Son yorumu da kendisinden alalım.

Cavit Yantaç: Belki olumsuz bir örnekle başlayacağım ama olumluya döneceğim hızlıca. Bundan 10 sene, 15 sene, 20 sene önce acaba tahmin eder miydik İngiltere'de bir seçimin yapay zekâdan etkilenerek sonucunun değiştirileceğini? Acaba tahmin edebilir miydik Amerikan seçimlerinin, Amerika'daki başkanlık seçimlerinin çeşitli yapay zekâ algoritmalarıyla yönetilen sosyal medya araçları vasıtasıyla etkileneceğini?

Dolayısıyla yapay zekâlı mesela Skynet gibi robotlar boyutuyla düşünmemize gerek yok. Bir de negatif etkilerini düşünebilmek için. Zaten potansiyel negatif etkileri etrafta pek çok yerde var. Ama tam tersi, aynen aslında Metin'in de dediği gibi hayatımızı kolaylaştıran pek çok yönü de var. Çünkü ben tansiyon hastasıyım ama hayatımın şu akıllı saat sayesinde ve buradaki bazı algoritmaların bana verdiği tavsiyeler sayesinde daha iyi yönetebiliyorum. Ben yapay zekâ algoritmaları sayesinde arabamı yorulduğum zaman ben fark etmesem bile durdurmam gerektiğini bir kenara park etmem gerektiğini anlayabiliyorum. Arabamın bir sonraki arabaya çok yaklaştığını yapay zekâ algoritmaları anlayabiliyor ve beni kaza yapmaktan kurtarabiliyor. Yapay zekânın olumsuz bilim kurgu, film ve kitaplarındaki distopik konusunda odaklanmak yerine neler yapabileceğini düşünüp belki öğrenmeye yapay zekânın nasıl çalıştığını öğrenmeye odaklanmak sanki toplum olarak bizim daha fazla yapabileceğimiz bir şey diye düşünüyorum.

Hakan Akben: Kesinlikle katılıyorum. Zaten Wired dergisinin kurucu editörü, çok efsanevi bir isim Kevin Kelly, kendisinin teknolojiyle ilgili söylediği çok güzel bir laf var. Bir futurist olarak söylüyor bana, diyor ki, hayatımıza aldığımız her teknoloji bizi bir yerimizden geri ısıracak, diyor. Dolayısıyla sahip olduğumuz teknolojiler ya da üzerinde konuştuğumuz teknolojileri akıl süzgecinden geçirip faydasının yanında, olası zararlarını da göz önünde bulundurarak akıllıca bir şekilde değerlendirmek bu benden ne alacak, zamanımı mı alacak, paramı mı alacak nasıl bir ısırık alacak, yaşamımın neresinden ısırıp götürecek diye bir düşünmek gerekiyor belki de. Bu alanda sizlerin de söylediği gibi rasyonel bir akıl, aklın süzgecinden geçirmemiz gerekiyor. Konuştuğumuz her teknolojiyi, hayatımıza aldığımız teknolojiyi, bence çok keyifli bir söyleşi oldu.

Katıldığınız için hepinize çok teşekkür ederim. İzleyenlere de çok teşekkür ediyorum. Code Yapı Kredi'nin sunduğu Geleceğin Kültürel Kodları etkinliğimizin üçüncüsünü bugün gerçekleştirdik harika konuklarla. Çok da popüler bir konu üzerine konuştuk. Bir sonraki yayında yeni konuklarla, yeni konularla görüşmek üzere. Kendinize çok iyi bakın. Hoşça kalın diyorum.

İlginizi Çekebilir

Yükleniyor...
Yükleniyor